17 Ocak 2008 Perşembe

1.CUMHURİYET

15 KASIM 1992

Sömürgeci Osmanlı İmparatorluğu padişahlık ve hilafetle yönetiliyor. I. Dünya savaşı sonlarında tüm sömürgeleri elinden alınmış,işgal altında.Yeni bir uyarış başlıyor.M.K. Atatürk önderliğinde yeni bir ulusal bilinç gelişiyor.

Misakı-Milli sınırları içinde ulusal, bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti, Türk-Kürt halkının ortak savaşımları sonucu Atatürk önderliğinde I. Cumhuriyet kuruluyor. Padişahlık, daha sonra hilafet kaldırılıyor. Köklü toplumsal dönüşümler gerçekleştiriliyor. Geri kalmış bütün yoz kurumlar terk edilerek modern bir ülkeye geçiş için alt yapı oluşturuluyor. O yıllarda Türkiye, on yılara denk düşen yenileşmeyi, Kemalistler sayesinde birkaç yılda gerçekleştiriliyor. Avrupa’nın ‘hasta adam’ı sömürgeciliği, padişahlığı ve hilafeti terk ederek modern bir ülke olmaya yönelmiş olarak tarih sahnesinde yer alıyor.

Fakat ülke nasıl bir sanayileşme modeli izleyecek? Önünde iki seçenek var. Gelişmiş Avrupa ülkeleriyle, ulusal kurtuluş savaşında yanında yer almış. Çarlığın geri kalmış ekonomisinden-teknolojisinden kurtulamamış Sovyetler Birliği, SSCB’nin yeni kurulmakta olan bir ülke için cazip bir yönü yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin seçtiği örnek ülkeler Avrupa’da, İngiltere, Çekoslovakya, Almanya, Fransa, İzmir İktisat Kongresinde (1923) bu ülkeler örmek alınarak, kapitalist kalkınma yolu seçiliyor. Fakat Kapitalist kalkınma demek özel sektör, tekel, tröst demek. Türkiye’de bunlar yok. Devlet kendi eliyle tekel yaratma yolunu seçiyor. Koç Holding bu yıllarda palazlanmaya başlıyor.

Bütün büyük yatırımları(ulaşım, haberleşme, enerji, demir-çelik v.b.) devlet yapıyor. Genellikle özel sektöre de bunların dağıtımı ve pazarlanması düşüyor.

1923-1933 yılları arasında yaşanan kapitalist ekonomik kriz her şeyi ters yüz etti. Kapitalizme güven yıkıldı. 1930 yıllarının başında, sosyalist ülkeler gibi sanayi devlet eliyle gerçekleşmeye başladı. Krizi aşan kapitalizm yeniden gelişti. Buna paralel olarak ülkemizde yeniden özel sektöre yöneldi. 1950 yılına kadar Kemalist, ulusal-bağımsız politika başarıyla uygulandı. 1950 yılından itibaren ise bu politika terk edilerek ABD kapitalizmine doğru yönelindi. Yerli burjuvazi devletin sağladığı tüm olanaklara karşı tek başına ayakta durabilmek, konumuna gelememişti. Ulusal kalkınma yerini, acentalığa, montajlığa seçerek ABD çizgisine düştüler.

1960 lı yıllarda dünya gelişim çizgisine uygun düşen büyük bir sanayileşme gündeme geldi. Sanayileşmenin arttığı, işsizliğin düşük olduğu yıllar aynı zamanda 1960 anayasasının demokratik ortam Türkiye’nin en mutlu yıllarıydı.

1968 dünya kapitalist krizi ülkemizi de etkiledi. 12 mart bunun sonucu olarak gündeme geldi. Krizin faturası çalışan, dar gelirlere yüklendi. Devlet 12 eylülde de olduğu gibi gelir dağılımını tekellerden yana paylaştırdı. Fakat ne 12 mart ne de 12 eylül burjuvazinin krizine çözüm bulamadı.

Bunalım içindeki burjuvazinin kimi savunucuları bunalımdan çıkış yolu olarak II. Cumhuriyet’i öneriyor. Kemalist ilkeler, Misak-i Milli sınırları terk edilerek ABD önderliğinde eski Osmanlı sömürgeciliği diriltecek.

Balkanlardan Orta Asya’ya ulaşan bir sömürge devlet olacak ve bizim cılız tekeller, sömürge ülkeleri ile krizi aşacak. Bu son padişahı da papalık gibi Avrupa’dan getirip tahtına oturttun mu tüm Müslüman ülkeler Türkiye’ye bağlanacak.

II.Cumhuriyeti savunan başka çevreler de var. Bumlar, merkezi devlet yapısı yerine, insanın ön planda olduğu demokratik-sivil bir cumhuriyet modeli istiyorlar.

II.Cumhuriyet tartışmalarının gündeme girmesinin temelinde kapitalist devlet krizi yatıyor.
15 KASIM 1992

Hiç yorum yok: