29 Aralık 2009 Salı

“TSK İKTİDARI SİVİLLERE VERMİYOR!”

Son yıllarda tartışmaların özetini bu sözler teşkil ediyor.

Evet elbette iktidar sivillere verilmeli. Fakat siviller kim oluyor? Memur Mehmet bey, işçi Hasan usta, köylü Ali efendi veya Disk, Türk-İş, Kesk, Kamu-Sen Tekel işçileri ise iktidar hemen sivillere verilmeli. Fakat bu örgütlerin üstüne biber gazı, tazyikli su sıkanlar, hakkını arayan işçileri, Atatürk’ün İzmir’de denize döktüğü Yunanlılar gibi havuzlara döküp üstüne su sıkanlarsa, ben iktidarın bunların eline geçmesine karşıyım.

Devlet nedir?

Devlet egemen sınıfın baskı aracıdır. Ordudur, polistir, hukuk sistemidir, cezaevleridir. Bunlar kalıcıdır. Hükümetler ise geçicidir. Hükümetler devletin varolan iç ve dış politikalarını savunmakla sorumludurlar.

Peki hükümetler bu devleti değiştiremezler mi? Elbette değiştirirler. Devrim ve karşı devrim yaparlar. Örneğin Küba gibi devrim, örneğin İran gibi karşı devrim yaparlar. Fakat bunu yapmaları için arkasına halk desteği almaları gerekir. Oysa ülkemizde iktidarın arkasında böylesine bir halk desteği görülmüyor. İktidarın arkasında sadece AB-D desteği görülüyor. Bu destekle ne olabilir? göreceğiz.

Kapitalist sistemde, bankayı milyarlarca dolar hortumlayanlar hiçbir ceza yemezken, ekmek, baklava çalanlar yıllarca hapis yatarlar. Devletin önemli müfettişleri adliye memurunun 5 liralık pul parasını soruştururlerken, Tekelin 350 milyon dolara özel sektöre satılması ardından bir yıl geçmeden, tekelin 1 milyar dolara başkasına satılmasını soruşturamazlar. Çünkü yasalar böyle hazırlanmamıştır.

Ülkenin egemenleri Tekel işçilerine yılda 40 milyon lirayı çok görürler. Görürler çünkü, onlara yılda 40 milyon lira verirlerse pastadan 40 milyon lira azalır, büyüklerin payı da bu anlamda azalmış olur. İşte bu anlamda asgari ücrete 31 lira zam yapmak isterler. İşte bu yüzden ilaçları marketlerde satmak isterler.

Kozmik odalar
Devletin gizli sırları vardır. Bunlar birinci dereceden korunurlar. Fakat burada, şunu/bunu vurun, şuraya buraya gömün gibi belgeler aranıyorsa, ya bu devlet aptaldır ya da böyle düşünenler.

İngilizler bile İstanbul’u işgal edip Osmanlı arşivlerini böylesine didik didik etmemişlerdi. Gerçi onlar da Ermeni “soykırımı” ile ilgili belge aradılar bulamadılar.

Kürt, Ermeni, Alevi, Demokrasi açılımı
Hükümet bir çok açılım yapmaya çalıştı. Fakat hiçbirinde başarılı olamadı. Aslında gerçek açılım her renkleriyle sürüyor. “TEKEL AÇILIMI”

Tekel işçileri, Türk’ü ile Kürt’ü ile, Çerkez, Arnavut, Alevi, Sunisi ile, AKP’lisi, CHP, MHP, solcusu ile Ankara sokaklarında açılım yapıyor. Bu açılımın adı, “SINIF AÇILIMI”. Tüm örgütler, sağcısı, solcusu, Marksisti ile destekliyor.

Derin devlet
Hükümet nedense birden bire gerilimin şiddetini artırıyor. Birilerinin acelesi varmış gibi görülüyor. Fakat bu durumun çok ciddi riskleri de gündeme getiriliyor.

Son olarak:
Kozmik odadaki aramayı kim mi yapıyor? Gladyo…

Saygılarımla…

2 Aralık 2009 Çarşamba

İzmir, İzmir olmaya devam ediyor hala!

İlk kurşun’u saymıyorum, Yunanistan işgaline karşı örgütlü halk direnişinin Ege’den başladığını da saymıyorum.

Ya peki 12 Eylül’ün öncesi Tariş Direnişi’ni nasıl unutur insan? 12 Eylül öncesi, faşizme karşı, en ciddi halk direnişi idi Tariş direnişi. Eğer sol örgütler biraz daha özen gösterselerdi, o yıllar İzmir “Kurtarılmış Kent” bile olabilirdi. Ama olmadı.

Ya peki, 1980 yılı 1 Mayıs’ı nasıl görkemli bir şekilde kutlanmıştı İzmir’de?

Ondan sonra “netekim” geldi. Herkes içeri atıldı, işkence gördü, acı çekti. İzmir Emniyetinin Siyasi Şube kapısında, “rütbesi ne olursa olsun kimse içeri giremez” yazıları yazıldı.

Sonra, 1983 yılında seçimler yapıldı, “emir komuta” ile bile kurulmuş olsa Halkçı Parti İzmir’de birinci parti oldu. Evren’in desteklediği Turgut Sunalp’in partisi, seçime katılan üç partiden üçüncü oldu. 1984 yılında yapılan yerel seçimlerde ise Sunalp’in partisi havlu attı.
Bu İzmir şimdi oldu “faşist İzmir”.

12 Eylül yönetimi siyasi parti liderlerine yasak getirdi. Ecevit, Demirel, Erbakan filan. Özal, halk oylamasına gitti. “Yasaklar Kalksın mı?” diye. Sonuçta sadece, İzmir bile değil Karşıyaka oyları ile yasaklar kalktı.

Şimdi bu kent oldu “Faşist İzmir”.

İzmir’de, kızlar/erkekler şortla dolaşabilir, İzmir’de kızlar, anne/babalarını yanında erkek arkadaşlarını yanaklarından öpebilir, İzmir’de kızlar flörtleri ile anne/babasından izin alarak çıkabilir. İzmir’de insanlar köpekleri/kedileri ile yatabilir, İzmir’de insanlar, yazın sıcak günlerinde kedi ve köpekler, içsin/yesin diye kaldırımlara bir kabın içine su/yemek koyar.

Bu kente şimdi oldu “Faşist İzmir”.

İzmir’in bir çok yerinde kiliseler vardır, özgürce faaliyetlerini sürdürürler. İzmir’de her renkten/ ırktan insan vardır. İnanmazsınız Amerikalılar bile vardır.

İzmir insanı sevecendir, dosttur, İzmir insanı tüm insanları kucaklar. Ama İzmir insanı emperyalizme, emperyalist planlara karşıdır.

Sırası gelir, Afganistan’da masum insanları öldüren Amerikan askerlerini protesto eder, kafalarına yumurta atar komünistlerdir bunlar. Sırası gelir DTP konvoyuna taş atar, MHP’lidir bunlar.

Çünkü İzmir’de herk ırktan/ dinden insan olduğu gibi elbette MHP’liler, Bozkurt işareti yapanlar da vardır.

İzmir insanı sadece merkezde yaşamaz, İzmir insanı yaşar Bergama’da, “verin kaçırdığınız Zeus Sunağı’nı” der Alman militarizmine.

Çok uluslu emperyalistlerin kentini zehirlemesine, yer altı kaynaklarının talan edilmesine karşı çıkar, “siyanürlü altına hayır” der. Direnir, yaşlı genç, giyinik/ çıplak eylem yapar, haklılığını tüm dünyaya kanıtlar ama ne hikmetse hükümetlerin kulakları tıkalıdır.

Yargıya gider Danıştay’dan karar çıkartır ama uygulayan olmaz. Ergenekon davasında, “yargıya güvenmek lazım diyenler” Bergama’da yargı kararlarını yok sayar. İzmir’e “faşist” diyenlerden, “böyle iki yüzlülük olmaz” diyen çıkmaz.

Dikili Belediye Başkanı on ton su tüketimine ücret almaz. Ücret almadığı için yargılanır mahkemelerde. İzmir’e “Faşist” diyenlerden ses çıkmaz.

İzmir uzun bir sahil şerididir aynı zamanda. Yaz aylarında orada insanlar rahatça denize girer, serinler, pek türban/haşama yoktur bu sahil şeridinde. Belki de İzmir, ülkenin en uzun kumsalına sahiptir.

Bu yüzdendir, hainlerin, işbirlikçilerin, şeriat özlemcilerinin kinleri. Bu yüzden, “faşist İzmir” diye saldırırlar, dünyanın en demokratik kentine.

Evet İzmir özellikle son 7 yıldır hemen hemen hiç yatırım almamıştır merkezi hükümetten. Çünkü “gavur İzmir”dir, “faşist İzmir”dir. Yatırım alamadığı gibi, kendi olanakları ile yapmak istediği yatırımlara bile hükümet izin vermez, Kocaoğlu yargıya gider kendi parası ile yapacağı yatırımlar için bile.

İzmir’in tüm ilçeleri şeriata kapalıdır. İşte bunun içindir İzmir’e saldırmalar işte bunun içindir, “gavur/faşist İzmir” saldırıları.

Onlar ne derse desin İzmir, İzmir olmaya devam edecektir hala.

Saygılarımla…