11 Ocak 2009 Pazar

“Acil olarak darbe ortamı hazırlamak”

Tek katlı bir ev. Büyük bir kapıdan içeri giriliyor, içerisi yarı karanlık, yerler karo. Antreden sonra karşınıza bir salon ve salona açılan 32 adet kapı.

Misafirler belirli aralıklarla içeri giriyor ve salondan açılan kapılardan odalarına giriyorlar. Yaklaşık bir saat sonra 32 oda da dolmuş durumda ve toplantı başlıyor.

Tok bir ses;

- Arkadaşlar toplantı gündemimizin tek bir maddesi var. Acil olarak darbe ortamını oluşturmak.

Az duyulan bir ses itiraz eder;

- Değerli örgüt üyesi arkadaşlar benim bir önerim var, bizim arkadaşlarımız cezaevine girince ya ölüyor ya da hasta olup hastanelere düşüyor, herkes bizimle alay ediyor, bunun önüne geçmek için neler yapılamalı diye bir madde ilave edilmesini istiyorum.

Der. Öneri kabul edilir ve görüşmelere başlanır. İlk madde sağlık sorunu ile ilgili olanıdır.

İçlerinde tıp prof.’u olan bir öneri sunar;

- Arkadaşlar, şekeri 250’nin üzerinde olan, tansiyonu 21’in üzerinde olan ve nabzı 160’ın üzerinde olan arkadaşlarımız aktif konularda görev almasın.

Der. Öneri oy birliği ile kabul edilir.

Sıra acil darbe yapmak için ortam hazırlama maddesine gelir. İlk sözü ordudan sorumlu 1 numara alır;

- Arkadaşlar, benim zamanımda teğmen olanlar bile bana her gün fırça atıyor, “neden hala darbe ortamı yaratamadınız” diyor. Her gün fırça yemekten bıktım derhal darbe ortamı hazırlamamız lazım.

Der. Herkes “evet”, diyerek öneriyi desteler. Üyelerden biri söz alır.

- Arkadaşlar bunun en kısa yolu var; 1 numarayı öldürmek.

Hemen üç itiraz birden gelir;

- 1 numara mı?

“Evet ama siz korkmayın” der öneri sahibi “1 numara bizim değil onların 1 numarası” der.

Uzaklardan cılız bir sese;

- neeee Atatürk’ü mü öldüreceğiz?

Der. Bir başka üye;

- Atatürk ben ortaokula giderken öldü.

Der.

Diğeri,

-İnönü mü o zaman

diye sorar.

Başka biri;

- Ben albay iken İnönü öldü.

Der.

1 numara kimdir. Herkesin gözü içlerinde en genç olan Şahin’e döner. İbrahim Şahin;

- Valla, benim bildiğim bir numara Tansu Çiller’di. Ondan sonrası anımsamıyorum, isterseniz Cumhurbaşkanı Necdet Sezer onaylı deli raporum var göstereyim.

Der.

Herkes ikna olmuştur. Ama bir numara kimdir. Sonunda daha 70’ine bile gelmemiş genç bir üye;

- Galiba yanlış anımsamıyorsam en son seçimleri AKP kazanmıştı.

Der.

Ve artık 1 numara bulunmuştur. Şimdi sırada 1 numara nasıl öldürülecektir. Üyelerden birisi;

- Onu law silahı ile öldürelim.

Der,

Diğeri,

Hayır uzi lerle öldürelim.

Der.

Sonunda hem law silahı, hem uzi hem de el bombaları ile öldürmeye karar verirler.

Silahları kim getirecektir? Herkesin gözü İbrahim Şahin’in tarafına döner; İbrahim Şahin,

- Valla bana bakmayın silahları bir yere gömdüm ama nereye gömdüğümü hatırlamıyorum. Bir de kroki yapmıştım ama şimdi krokinin de nerede olduğunu unuttum.

Der. Her kafadan bir ses yükselir. Herkes Şahin’e ateş püskürmektedir. Sonunda Şahin dayanamaz,

- Susun, susun, isterseniz Cumhurbaşkanı Necdet Sezer onaylı deli raporum var göstereyim.

Der. Herkes susar. Susar da arkalardan bir ses;

- Ulan sen bana işkence yapan değil misin? sesinden tanıdım pezevenk seni!

Derken, başka bir ses,

- Ben de o sesi tanıyorum bana da işkence yapmıştı.

Der. Fakat ordudan sorumlu bir numara hemen müdahale eder,

- Arkadaşlar lütfen burada özel sorunlarınızı gündeme getirmeyin.

Der. Yine gündeme geçilir. Başka çare yoktur, yeni silahlar alınacaktır. Para lazımdır yani.

Herkesin gözü örgütün kasasına döner. Ama o yoktur. Cezaevinde, süt ve tost bile alacak parası olmadığı için bakımsızlıktan ölmüştür.

Medyadan sorumlu 1 numara söz alır;

- Arkadaşlar biliyorsunuz, bizim gazeteye bomba attırmak için mahalle kahvesinden iki çocuk tuttum. Benden 500 bin dolar istediler. Bütün birikimimi ortaya koydum yetmedi, sağdan soldan borç aldım hala onları ödüyorum.

Der. Haklıdır tabi. Gözler sivil 1 numaraya döner;

- Valla ben de para çoktu ama biliyorsunuz, 7 bin kişiye burs veriyorum. Para yetmiyor, yemiyorum yediriyorum.

Der. O da doğru söylemiştir. Gözler odalar sorumlusu Sinan Karagün’e döner, yüzü kızararak Karagün;

- Valla billa ben de bir kuruş para yok. Bildiğiniz gibi KOBİ’leri karşılıksız yardım yapıyorum, haftada bir araştırma yaptırıyor ve yayınlıyorum tüm param oraya gidiyor.

Der. Sıra, yargının bir numarası vardır.

- Bu yaşa geldim, beş kuruş biriktiremedim. Ben savcı iken kimler kimler neler teklif etmedi ki bir lira bile almadım. Şimdi Ayvalık’ta bir ev aldım, banka kredili, daha 15 yılı var kredinin bitmesine, galiba borcumu ödeyemeyeceğim.

Der. Toplantının üstünde kara bulutlar dolaşmaya başlar. Örgüt parasızlık yüzünden eylem yapamaz durumdadır. Hem orduya hem de AKP’ye karşı rezil olacaklardır.

Fakat arkadan kararlı bir ses haykırır.

- Durun!!!. Ben 1 numarayı öldürürüm. Üstelik silahta para da istemem. Yalnız bir isteğim var.

Der. “Nedir” diye sorarlar.

Çatlak porefosör açıklar;

- Beni bir numara ile karşı karşıya getirin.

Der. Bu nasıl gerçekleşecektir. Başka birisi atılır.

- Kolay,

Der.

- Ben bu buluşmaya sağlarım. Benim amca oğlumun torunu Çankaya Muhafız alayında onbaşı ona söylerim. Sana bir devlet madalyası verilmesini sağlar. Ne de olsa sen 1.-2. İnönü savaşları olmadığını söylemiştin. Bu yüzden sana tarihe yaptığın katkılardan dolayı tarih devlet hizmet ödülü verirler sen de törende bir numara ile karşılaşırsın.

Der. Tüm örgüt artık rahatlamıştır. Herkes ohhh. Çeker. Fakat çatlak prof. 1 numarayı nasıl öldürecektir. Bomba yok, uzi yok, law yok. Hiçbir bok yok. Çatlak prof bakar herkes kuşku içinde planını anlatma gereği duyar.

- Evet arkadaşlar merakınızı biliyorum. 1 numarayı nasıl öldüreceğimi size anlatacağım.

Der. Salonda büyük bir sessizlik olur. Çatlak prof.

- Ödül töreninde herkese madalyaya bakarken, yanı herkes dikkatine ödüle yoğunlaştırdığı zaman birden iki elimi vuracağım ve çıkan sesten 1 numara pat diye kalp krizinden ölecek.

Der. Salonda büyük bir alkış kopar. Çünkü herkes çatlak prof.un el çırpmasını bilmektedir. Bir televizyon kanalında gençecik bir kız bile ölümden zor dönmüştür.

Tam toplantı bitmek üzere iken, cılız bir ses;

- Peki, darbe olursa bizim kazancımız ne olacak?

Diye sorar.

Askerden sorumlu bir numara hemen atılır;

- Arkadaşlar size namus sözü veriyorum darbe yapıldıktan sonra tüm örgüt üyesi arkadaşlarımızın tüm cenaze giderleri devlet tarafından karşılanacaktır.

Der. Yine büyük bir alkış kopar. Herkes mutlu bir şekilde toplantıyı terk etmeye başlar. Fakat kimse birbirini tanımadığı! İçin, çıkma sırasını bekler. İlk gelen ilk çıkacaktır.

Fakat 1 numara uyanıktır. Savcı Öz’e talimat vermiş ve örgütü teknik takibe almışlardır. Sonuçta 1 numaraya suikast planı boşa çıkartılır ve bizim Çatlak Prof. Göz altına alınır.

Şu an bizim çatlak ne mi yapıyor? Büyük olasılıkla savcıların soy ağacında Yahudi filan var mı?, dönme mi? Diye araştırma yapıyordur.

Saygılarımla…