20 Ocak 2010 Çarşamba

Mehmet Ali Ağca

Abdi İpekçi niçin öldürüldü? Papa’ya niçin suikast yapıldı?

Abdi İpekçi’nin katili, Papa suikastçısı M. Ali Ağca tahliye oldu. Cezaevinden çıkan Ağca’nın ekonomik sorunu olmadığı anlaşılıyor. Bir çok Avrupa basın organı röportaj için milyon dolarlar öneriyor. Peki Ağca basına milyon dolarlık ne açıklamalar yapabilir? Aslında hiçbir şey. Ağca hiçbir şey bilmemesine karşılık bir şeyler biliyormuş, söyleyecekmiş gibi davranıyor. Eğer Ağca’nın söyleyebilecek bir şeyleri olsa şimdi yaşamıyor olacağı çok açık.

Söyleyecek hiçbir şeyi olmasa da Agca’nın önemi çok büyük.

M. Ali Ağca iki büyük kırılmanın kahramanlarından biri.

Ağca akranları iyi bilir, dünyada zayıf halkalar vardı. Türkiye emperyalizmin zayıf halkası, Polonya’da sosyalizmin zayıf halkasıydı.

Türkiye emperyalizm zayıf halkasıydı. Çünkü işçi sınıfı hareketleri çok güçlüydü, genel grevler, dev 1 Mayıslar burjuvaziyi korkutuyordu. Kapitalizmden kopup sosyalist sisteme geçmesin diye Avrupa ülkeleri kendi aralarında para toplayıp Ecevit hükümetine göndermişti. ABD ise Türkiye’de solun kökünü kazıyacak bir darbe peşindeydi.

O yıllarda da ABD’ci köşe yazarları vardı. Bunların büyük çoğunluğu Tercüman Gazetesinde Konuşlanmıştı. O yazarlar neredeyse tamamı bugünün medyasının köşe başlarını tutmaya devam ediyor. Şimdi hepsi de demokrasi havarisi.

ABD’ci köşe yazarlarının içinde Abdi İpekçi’nin ayrı bir rolü var. 1980 öncesi bazı solcular Abdi İpekçi’yi ABD’nin sesi olarak değerlendirir, Milliyet’teki başyazıda ABD’nin görüşlerini öğrenirlerdi. Evet Abdi İpekçi ABD yanlısı bir köşe yazarı, gazeteciydi. Fakat İpekçi ordu darbesine karşı çıkıyor ve şöyle bir formül öneriyordu;

MC Hükümeti + Ordu = İktidar.

İpekçi darbe yapılmadan, ordunun sıkıyönetimlerle MC hükümetini desteklemesi gerektiğini savunuyordu. Fakat Türkiye’de darbe yapmaya kesin kararlı ABD tarafından bu seçenek ortadan kaldırmak anlamında İpekçi, MHP kadrolarından yetişmiş, gözü kara, psikopat Ağca ve arkadaşları tarafından öldürülmüştü. Bu cinayetten sonra ABD yanlısı yazarlar darbe dışında başka bir seçeneği telaffuz etmez olmuşlardı.

İşte bu tarih 12 Eylül’ün gerçekleşmesinde kırılma noktası olmuştur.

12 Eylül’den sonra sol buldozerlerle ezilmiş, emperyalizm için zayıf halka olmaktan “kurtarılmıştı”.

Emperyalizmin/ABD’nin sosyalist sistemi parçalamak için değişik girişimleri olmuş, Çekoslavakya, Macaristan gibi, ama başaramamıştı. ABD/NATO’un gözü Polonya’da idi. Çünkü Polonya’da dini inanışlar çok güçlüydü.

Bu amaçla Papa Polonya’dan seçildi, Jean Paul. Polonya halkının dini duyguları harekete geçirilecek ve Polonya sosyalist sistemden çıkacaktı. Jean Paul ABD ve kapitalist sistemin kendisine verdiği görevi fazlasıyla yerine getirdi. Sadece Polonya’daki sosyalist sistemi yıkmakla kalmadı tarihe dünyadaki sosyalist sistemi yıkan papa olarak geçti.

455 yıl sonra Vatikan’dan olmayan papa seçilen Jean Paul, 1978 yılı sonlarına doğru papa olmasına rağmen Polonya’daki sosyalist sistemi yıkamayan emperyalizm, süreci hızlandırmak ve dini duyguları güçlü Polonya halkını kışkırtmak anlamında 1981 yılında sahte bir suikast tertipler. Tetikçi ise M. Ali Ağcadır. Emperyalistler Ağca’yı Bulgar gizli servis elamanı, Bulgar Gizli Servisi KGB’den habersiz “tuvalete bile gidemeyeceği” için ayni zamanda KGB ajanı ilan ederler. Terör uzmanı olduğu ileri sürelen Claire Sterling bir CİA ajanıdır ve bizim bildiğimiz MHP’li Agca’yı Bulgar ajanı ilan etmiştir. Ne yazık ki Türkiye’de bu görüşü savunan yazarlar da çıkmıştır.

Suikastın amacı Polonya halkının tepkisini sosyalist sistemi yönelmektir. Sonrasını hepimiz biliyoruz. Reel sosyalizm önce Polonya’da sonra da tüm dünyada sona erdi.

Bu da Ağca’nın rol aldığı ikinci kırılma noktasıdır.

Gladyo ABD’nin etkili olduğu tüm ülkelerde, ordu, polis, istihbarat mensupları, aşırıcı sağcı ve faşist parti üyelerinden kurulmuş bir yapıdır. Halen günümüzde ABD’nin etkili olduğu tüm ülkelerde faaliyetini sürdürmektedir. M. Ali Ağca da Gladyo’nun kullandığı bir piyondur.

Tüm basın Ağca’nın yakalanıp cezaevinden kaçtığından söz ediyor fakat nasıl yakalandığı konusunda ise bilgi yok. 1979 yılında Ağca’yı yakalayıp hapse atacak ne bir jandarma ne de bir tek polis vardı. Ağca, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in kurduğu özel bir birim tarafından yakalandı. Bilindiği gibi Hasan Fehmi Güneş bir Gladyo operasyonu ile istifası sağlandı.

Sonuç olarak:
Bu yazılanlar bilinmeyen gerçekler değil. Fakat nedense gerçekler değil de yalanlar yazılıp tartışılıyor. Gladyo yapısının ne olduğu bilinmesine karşılık, Ergenekon operasyonunda bir tek ABD’li olmadığı gibi isimleri bile geçmiyor. Aşırı sağcı/faşist parti üyeleri yerine, solcular, aydınlar, anti-emperyalistler göz altına alınıp yargılanıyor.

Tetikçi Ağca ise bir takım kişiler tarafından kahraman ilan edilirken, kendisi cebini doldurmaya çalışıyor.

Ağca, canı sıkıldığı zaman çıkıp sokakta komünist öldürenlerin arkadaşıdır. Bu nedenle sokaklar çok daha tehlikelidir artık.

Saygılarımla…

14 Ocak 2010 Perşembe

Türkiye’de neler oluyor II

İsrail ile elçi krizi:

İsrail’in özür dilemesi üzerine kriz şimdilik sona erdi. Elçimize yapılan komik tavırlar üzerine, İsrail’i aptallar mı yönetiyor? sorularının gündeme geldiği kriz sonrası değerlendirmelerde Başbakan Tayip Erdoğan yine, bazı Arap ülkelerinde Padişah/Sultan olarak tanımlandı.

Aslında her şey çok açık. Obama’nın yeni politikası, Türkiye’ye Osmanlı, Erdoğan’a padişah rolü oynatmak. Bu sayede arası kötü olan Müslüman ülkelerle arasını düzeltmek, savaş yerine bu sayede o ülkelere girmek ve savaşçı, işkenceci imajını düzeltmek. Bunun için İsrail’e saldırmak serbest. Böyle olunca bazı Arap/Müslüman ülkelerinde Türkiye’nin/Erdoğan’ın desteği artıyor.

İsrail devleti ise sanki aptallar tarafından yönetiliyormuşçasına komik durumlara düşüyor. Ama İsrail bir şeye çok ama çok önem veriyor. O da Türk halkında İsrail karşıtlığının artmasını engellemek. İsrail’in bu tavrı bazı kişilerce İsrail’in Türkiye’ye boyun eğmesi olarak değerlendiriyor. Hükümetler arası düşmanlık geçicidir, hükümetler gider başkaları gelir düşmanlık biter ama halklar arası düşmanlık yüzyıllar boyunca sürer. İsrail’in aklı başında insanları bu ilkeye büyük önem veriyor.

Başbakan Erdoğan’dan padişah olur mu? Olamayacağı her yönü/tavırları ile ortaya çıkıyor. Doları bol olan Suudi kralının kaldığı otele/ayağına giden birine padişah rolü vermek hiç de gerçekçi değil. Bu gün Arap dünyasında ABD ile savaş tehdidi altında olan, Suriye, Lübnan, Sudan gibi ülkeler Türkiye ile iyi geçinmeye çalışırken diğer ülkelerin ise Türkiye umurunda değil.

Ayrıca, İsrail dünya ekonomisinin büyük bir bölümüne hakim. Gerek Obama gerekse Erdoğan İsrail’i küçümsememeliler. Ayrıca Obama’nın her an bu politikalarından vaz geçerek Türkiye’yi yalnız bırakabileceğini unutmamak gerekir. Bu anlamda ülkemiz çok daha ciddi, gerçekçi ve kendi politikalarına yönelmesi gerekiyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
Ülkemiz medyası Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu orta-doğu ve Müslüman ülkeler uzmanı ve Türkiye’nin politikasının yeni yıldızı ilan ediyor. Gerçekten öyle mi?

İki olaya bakalım:

1- İçlerinde AKP milletvekillerinin olduğu Gazze’ye yardım konvoyuna Mısır’da sayısız engeller çıkarıldı. Davutoğlu’ndan ses yok.

2- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun düzenlediği Suudi Arabistan gezisine Nihal Bengisu Karaca da davet ediliyor. Kim tarafından Davutoğlu tarafından. Suudi Arabistan Ankara Büyükelçisi, Karaca’dan "kocasının iznini taşıyan bir belge" getirmediği gerekçesiyle vize vermiyor. Davutoğlu’ndan yine ses yok.

Arınç’a süikast:
Genel Kurmay Başkanlığı/TSK, Başbakan yardımcısı Arınç’a suikast hazırlığı içinde olduğu gerekçesiyle bazı göz altılar oldu, kozmik oda arandı vb. eğer 800 bine yakın askeri, tankı, topu, uçakları, roketleri vb. ile koskoca bir ordu herhangi birini öldürmek için kroki filan çizmeye gerek duyuyorsa ya o ordu yöneticileri aptaldır ya da bunu öne sürenler veya buna inananlar.

Kozmik odayı arayan hakime mermi:
Kargo şirketi bu mermili zarfları nasıl kabul etmiş? Sürat Kargo’nun bir açıklaması olmadığı gibi, kargoya yönelik bir soruşturma da yok.

Kozmik odada ne var?:
Kimileri kozmik odada devletin gizli sırları olduğunu sanıyor ve bu gizli bilgilerin ABD/İsrail’in eline geçmesinden korkuyor. Hiç korkmasınlar oradaki bilgiler o ülkeler tarafından zaten biliniyor.

Kimileri de, hem de çok ciddi sol, anti ABD yapılar filan, orada, 1 mayıs 77’nin, Çorum’un, Maraş’ın, Hrant Dink’in vb. olayların bilgilerini olacağını sanıyor.

Bir hükümet, generalleri, albayları gözaltına alacak, neredeyse tüm subaylar suçlu ilan edilecek, kozmik odalar aranacak, Uzan’lar yok edilecek, Aydın Doğan yok edilme noktasına gelecek. Bunların yanında Koç holdingin patronu AKP baskısından bunalarak 1 yıllığına tekne turuna çıkacak, Tüsiad Başkanı AKP baskısı nedeniyle istifa edecek ve Tüsiad yeni başkan seçemeyecek duruma gelecek. Hiç bunlar herhangi bir hükümetin yapabileceği şeyler mi? Ama AKP hükümeti arkasına ABD’yi olarak bunları yapabiliyor.

Şimdi kozmik oda aranıyor, sizce bu odadan ABD karşıtı bir belge çıkar mı? Ayrıca şunu da unutmamak gerekir, Fethullah Gülen ABD’nin elinde bir tutsaktır.

Abdullah Öcalan:
“Abdullah Öcalan’ın avukatı aracılığıyla yaptığı açıklama” denilerek 5-6 sayfalık yazılar PKK yanlısı sitelerde yayınlanıyor. O açıklamaları o avukatın aklında tutup kağıda dökmesi mümkün değil. Abdullah Öcalan cezaevindedir ve PKK’yı yönetmesi olanaklı değildir. Çünkü Apo’nun bir televizyonu bile yoktur. Gelişmeleri takip edip yön vermesi olanaklı değildir. Apo kaynaklı tüm veriler Kandil’den gelmektedir.

Erken seçim:
Ülke gündemine erken seçim tartışmaları başladı. Şunu bilmek gerekir ki AKP’nin gündeminde erken veya normal seçim yoktur. Yapılanlar da zaten budur.

Tekel işçileri:
Tekel işçileri kimsenin tahmin edemeyeceği gibi AKP hükümetini sarsıyor. AKP bu sorunu çözmek için Tekel İşçilerinin taleplerine kabul etmeye dünden razı ama işin gerisi var, Şeker işçileri, itfaiye işçileri, Pektim işçileri ve 4C kapsamına giren diğerleri sırada. Bir çok özelleştirmenin neden olduğu sorunlar AKP hükümetinin karşısına çıkıyor daha da çıkacak.

Bugün Ankara sokakları kim ne derse desin 1917 yılı Moskova sokaklarını andırıyor. Ankara caddelerinde hemen hergün mitingler gösteriler yapılıyor. Başbakan belki Diyarbakır’a gidiyor ama Ankara sokaklarına girmiyor. 15 ocakta tüm Tekel işçileri Ankara’da eylemlere başlıyor. 17 Ocak’ta ise büyük miting var.

Laiklerin, Atatürkçülerin yaptıkları Cumhuriyet Mitingleri yasadışı ilan edilerek bir şekilde pasifize edildi. Bakalım işçi sınıfı eylemleri nasıl bir seyir izleyecek?

Saygılarımla…