7 Ekim 2009 Çarşamba

Havada bir ayakkabı uçtu, Türkiye’de dengeler değişti

Türkiye 12 Eylül öncesi, kapitalist dünyanın en dinamik ülkesiydi. 1 mayıslar, grevler, direnişler ile dünya kapitalist sistemin korkulu rüyasıydı. Avrupa ülkeleri Türkiye kapitalist sistemden kopmasın diye aralarında para bile toplayıp Ecevit hükümetine vermişlerdi. En kitlesel 1 mayıslar Türkiye’de kutlanırdı.

Gururlanırdık bununla. Bazıları Türkiye’yi emperyalizmin en zayıf halkası bile ilan etmişti. Emperyalizme kafa tutan bir ülkeydik.

Sonra bilindiği gibi 12 Eylül oldu. Solun üstünden silindir gibi geçtiler. Üstüne üstlük bir de reel sosyalizm çöktü. Türkiye solu sizlere ömür oldu. Türkiye’de sol adına dönekler, liberaller konuşur oldu.

Basından izliyorduk, G 7-8 ler toplantısının protestolarını, Ekonomik Forum toplantılarının protestolarını, kıskanıyorduk. Emperyalizme en çok kafa tutan ülke vatandaşı olarak tepkisizliğimizden utanır olmuştuk.

Sonra havada bir ayakkabı uçtu. Kimisi ayakkabının markası “NİKE” dedi. Kimisi sahte “NİKE” dedi. Kimisi ise “taklit bir protesto” diyerek küçümsemeye çalıştı. Kimisi ise inanamayacaksınız ama, ayakkabı atmanın doğululara özgü ilkel bir protesto yöntemi olduğunu ileri sürerek, “batılı/uygar olsaydık çilekli pasta atardık” filan dedi. Sanki toplantıya çilekli pasta sokmak serbestmiş gibi.

Ama havada bir ayakkabı uçtu ve Türkiye’de dengeler birden değişti. IMF son yılların en büyük tepkisini Türkiye’de yaşadı.

Burjuva medyası olayı, bankaların, işyerlerinin camlarının kırılmasına indirgedi. Elbette onlar da IMF’den gelecek dolarlardan nasipleneceklerdi. Ama dakikalarca bankaya yapılan saldırıları ekranlardan vererek insanların, eylemcilere karşı tepki oluşturacaklarını sanarak yanıldılar. Günümüzde milyonlarca insan bankaların icra/haciz kıskacında yaşıyor. Yine ülkenin neredeyse yarısı bankalara faiz ödemekten perişan olmuş durumda.

Bankalara yönelik saldırılar halkımızı ilgilendirmiyor da ama oradaki esnafın camının kırılması konusunda yayınları kamuoyundan destek görüyor. Oysa orada gariban esnaf yok. Saldırıya uğrayan işyerleri çok uluslu şirketlerin şubeleri, hemen hepsi de sigortalı. Türkiye emekçi halkının sorunu sigorta şirketlerinin karını düşünmek olmamalı.

Ama elbette ne olursa olsun kimse protesto gösterilerinin şiddet boyutuna dönüşmesini istemez, istememeli.

Burjuva medyasının, IMF ve Dünya Bankası’nın dünyadaki tüm açlıkların, eziyetlerin, işsizliklerin sorumlusu olmasını gizlemeye çalışması, protestocuları ise anarşist gibi göstermesi hiçbir gerçeği gizleyemez, gizleyemiyor da.

Başbakan Erdoğan ne dedi? “Afrika’daki açlara, dışarıda yapılan protestolara kulak ver” Oysa kendisi kulak vererek, İstanbul Emniyet Müdürünü uyarsaydı, hiçbir taşkınlık olmadan protesto gösterileri sona erecekti. Başbakan Erdoğan ertesi günü bu sözlerinden de vaz geçti.


Ama havada bir ayakkabı uçtu Türkiye’de dengeler değişti. IMF protestolarına 10 bine yakın insan katıldı. Protesto gösterisini düzenleyenler bile bu kadar kalabalık beklemiyorlardı. Polisle çatışmalar saatlerce sürdü.

Tüm ülkede protestolar yapıldı. Ama burjuva medyası cam kırmalar dışında bu protestoları görmemeyi tercih etti.

Protestolara katılanlar ise ne Türk ne Kürt milliyetçileriydi. Türkiye sosyalistleri, “biz de varız” diyerek alanlara çıkmışlar ve AKP hükümetinin alanları kontrol edemediğini dosta düşmana göstermişlerdi.

Avrupa ve dünya ülkelerinde nasıl protesto gösterileri yapılıyorsa “IMF savaşlarında” Türkiye’de de öyle gösteriler yapıldı.

Türkiye sosyalistlerinin yine alanlara çıkmasını, dünyayı sömüren kapitalist sistemin finans odaklarını protesto etmesini sevinçle karşıladık, gururlandık, eski günleri anımsadık.

Burjuva medyasının gizlemeye çalıştığı başka bir gerçek de, Türkiye’nin üç köklü hareketinin yıllar sonra ciddi bir işbirliğini yapması. Tüm Türkiye’de, IMF protestolarını yapanlar, TKP, ÖDP, EMEP, HALKEVLERİ ile diğer sosyalist yapılar ve sendikal örgütler.


Havada bir ayakkabı uçtu Türkiye’de dengeler değişti. Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri Türkiye’yi karanlık ortaçağ bataklığına götürmeyi düşünecekleri yerde, bulunduğu yerde tutmaya çalışsalar bence en doğru olanı yapmış olurlar. Yoksa evdeki bulgurdan da olacaklar.

Saygılarımla…