24 Kasım 2008 Pazartesi

Ayrılma hakkı

Her ulus birlikte yaşadığı diğer ulustan ayrılarak, bağımsız bir devlet kurma hakkına sahiptir.

Bu aynı evlilik gibidir. Her evli çiftin ayrılma hakkı vardır. Ama çiftler ayrılma hakkı olduğu gerekçesiyle ayrılmazlar.

Aynı şekilde uluslar da öyle, kendilerinin ayrılma hakkı olması onların bu hakkı kullanması anlamına gelmez.

Ama bu istenildiğini zaman kullanılabilir bir haktır.

Fakat aklı başında hiç kimse bu hakkı en son olarak kullanmaya düşünür, yani kimse, evli çiftler de, uluslar da bu hakkı bıçak kemiğe dayanmadan kullanmak istemez. Bu hakkı kullanmak her iki tarafa da kolay kolay fayda sağlamaz.

Fakat bu hak vardır ve olmalıdır.

Bu hak var diye her ulus hemen ayrılma hakkını kullanabilir mi? Elbette kullanamaz.

Ayrıca yabancı bir emperyalist devlet, başka bir ülkede iki toplumu kendi çıkarı için parçalamak isterse bu ulusların kaderini tayin hakkı mıdır?

1917 Rus devrimi sonrasını anımsayalım; Rusya’da, Ermeniler, Kafkaslar, beyaz Ruslar vb. ayrı devlet kurmak için ayaklanmışlardı. Lenin ne yaptı, “kendi kaderlerini tayin hakkına sahipler ayrılabilirler” mi dedi? Elbette emperyalist bir ülkenin, kendi dibinde gerici, saldırgan bir maşa devleti kurmalarına izin veremezdi. 3 yıl kadar iç savaş sürdü sonuçta SSCB birliğini sağladı.

Bu çerçevede Kürt sorununa bakarsak;

ABD Afganistan’dan sonra Irak’a saldırdı. Amaç sadece oradaki petrol değildi. Amaç İsrail devleti gibi, bölgenin ABD çıkarlarını savunacak ikinci bir İsrail devleti kurmak bu sayede İsrail’in yükünü azaltmak ve İsrail’i korumaktı. Bu amaçla, Irak, İran, Suriye ve Türkiye sınırlarını kapsayan büyük Kürt devleti kuracaktı. Ortalıkta dolaşan haritalar ABD’nin bu istemini ortaya döküyordu.

Fakat, 3.5 milyon suni yaptığı destansı direnişlerle ABD’nin bu politikasını şimdilik ırak çöllerine gömmüş görünüyor. Fakat Talabani ve Barzani ABD’ye hizmette kusur etmiyor.

Bunun dışında ABD/İsrail’in bir başka istemi de büyük Ermenistan devletinin kurulması idi.

Şimdi bu çerçevede Kürtlerin ayrılma hakkını savunmak tamamen ABD çıkarlarını savunmak demek değil de nedir?

Türkiye ezilen bir ulustur. Türkiye’yi AB-D, işbirlikçi Türk ve Kürt burjuvazisi tarafından ezilmekte/sömürmektedir. Aynı güçler Kürt emekçi halkını da sömürmektedir. Bunların yanında Kürt’ler kendi dilleri, gelenek görenekleri vb. nedenler de baskı altındadır. Ama bu zaten emperyalizmin böl-parçala-yönet taktiğidir.

Bu çerçevede, kurtuluş AB-D, yani emperyalistlerin kucağına oturularak bağımsız devlet kurulamayacağını baştan kabul etmek ile başlamak gerekir.

Her iki ulusun da ortak çıkarı, emperyalizmi ve Türk/Kürt yerli işbirlikçilerine karşı ortak mücadele etmekten geçer.

Şayet ABD’nin amaçladığı böylesi bir Kürt devletinin kurulması demek yıllarca sürecek bir bölge savaşının başlayacağı demektir.

Burada şu soruların da geleceğini biliyorum. Türkler neden Kürtlerin hakkını savunmuyor?

Aslında ab-d yanlılarının sahte savunmalarını bir tarafa bırakırsak, gerçekten Türkler Kürtlerin sorunlarını sırt mı çevirmiştir? Buna bakalım.

Dışarıdan bakınca sanki öyle gibi görünüyor, ama gerçekler hiç de öyle değil. Örneğin 90 yıllarda SBP, BSP kuruldu. Seçimlere girmek için belirli illerde örgütlenmek gerekiyordu. Bu partiler bu örgütlülüğü sağlayamadı. Üstelik 4 tane milletvekilleri de vardı. Neden? Çünkü Apo bu partilerinin güney doğu örgütlenmesini yasakladı. Yani bu sosyalist partiler güney doğu da üyeleri, taraftarları olmasına rağmen şube açamadılar.

Ondan öncesine de gidersek, TKP, Dev-Yol, Dev-Sol, Kurtuluş, Halkın Kurtuluşu, Doğu Devrimci Kültür Ocakları, Doğu Devrimci Kültür Dernekleri, Rızgari, ala Rizgari, Kawa, denge Kawa, Partizan vb. tüm Kürt ve Türk sol/sosyalist örgütler, doğunun MHP’si olan PKK’nın saldırısına uğrayıp, şehitler vererek bölgeyi terk etmek durumunda kaldılar.

Sonuç olarak gerçek kurtuluşa destek vermeyenler, Türkler mi yoksa ABD’nin kucağında bağımsız! Devlet peşinde koşan Kürtler mi?

Sanırım tartışılması gereken gerçek sorun bu.

Saygılarımla…