5 Eylül 2010 Pazar

“Hey devrimci, Hey devrimci”

TKP, ÖDP, EMEP, Halk-Evleri birleşmiş anayasa değişikliğine hayır eylemleri yapıyorlar. Bu örgütler sağlarını, sollarını şaşırmışlar, anlaşılan.

Bakın Başbakan Erdoğan ne diyor; “İleri Demokrasi”

12 eylül öncesi TKP ne diyordu? “İleri Demokrasi” Dev-Yol, Halk-Evleri ne diyordu? “Kesintisiz devrim”. Yani demokratik devrim kesintiye uğramadan sosyalist devrim. Eee, Başbakan yarısını yapıyor kalanını da siz tamamlayın. Peki Emep/Halkın Kurtuluşu ne diyordu? “Kurtarılmış bölgeler” Güney doğu zaten kurtarılmış bölge değil mi?

Bizim sosyalistler şaşırmış canım şaşırmış.

Tarih 12 Eylül 1980 sabahı, arkadaşlar TKP’nin kuruluş yıldönümü için afiş asacaklar, saat 07.00 gibi kalkıyorlar. Tutkalı hazırlayıp sokağa çıkıyorlar. Her tarafta asker var. Sanıyorlar ki bir olay oldu asker geldi. Ne de olsa Ankara’da sıkıyönetim var, geri eve dönüyorlar. Bizim İbo bir süre bekliyor askerler gitmiyor. “Askerler gidince beni uyandırın” diyor, vurup kafayı uyuyor.

Sadi pencereden dışarı bakarken, komşuların konuşmasından “ihtilal” olduğunu öğreniyor. Gidip İbo’yu uyandırıyor, “kalk İbo, kalk devrim oldu” diyor. İbo uykulu gözlerle, “hadi lan oradan” diyor, “bizsiz devrim olur mu?” Radyoyu açıyorlar, kahramanlık türküleri okunuyor.

Ama bu kez bizsiz devrim oluyor. Oluyor da hiç kimse bilmiyor!

Açıyorum televizyonu, “yandaş” denilen kanalda, 1 Mayıs marşı çalıyor, diğer kanala geçiyorum, Avusturya işçi marşı fon müziği altında, 12 Eylül’ün Dev-Yol, Halkın Kurtuluşu, Kurtuluş gurubu önderleri televizyonda, 12 Eylül’de nasıl işkence gördüklerini anlatıyorlar, dönemin yürüyüşleri, grevleri arka planda.

Bir başka yandaş kanala geçiyorum, Başbakan konuşuyor; “Tusiad’da kim oluyormuş? onlar, önceki iktidarları elinde oynatıyormuş biz öyle değiliz, biz sermayenin iktidarı değiliz” diyor.

Bir başka yandaş kanala geçiyorum, acaba TKP marşı çalıyor mu? Diye bakıyorum. Hayır orada sadece “hey devrimci hey devrimci” marşı çalıyor. Diğer bir yandaş kanalda, “uyan artık uykudan uyan, uyan esirler dünyası” marşını arıyorum ama orada, “sabah oldu hep uyandık siperlere dayandık” marşı söyleniyor. Diğer yandaş kanala geçiyorum, “yırtıyor fırtına sessizliği, ufuktan yen bir gün doğuyor” marşı okunuyor. Ama ben biliyorum, AKP iç Anadolu ve Doğu Anadolu seçmeninin ürkütmemek için henüz Enternasyonel marşını yayınlamıyor. Bakın siz 13 Eylül olsun neler neler olacak!

Tüm dünya Türkiye’de, komünistlere, sosyalistlere, devrimcilere, sendikalara rağmen nasıl “ileri Demokrasi”ye geçecekmiş göreceğiz!

Saygılarımla…

"Askerler de sivil mahkemelerde yargılanacak!"

"Amerika'dan 25-30 uzman gelmiş, Ankara'da ABD elçiliğinin yakınında bir ev tutmuşlar, merkez, masa kurmuşlar, Türk danışmanlar ile birlikte, Türkiye'de neler olacak, hangi sahte belgeler düzenlenecek, Ergenekon nasıl bir seyir izleyecek, yandaş medya ne yazacak, Başbakan Erdoğan alanlarda ne söyleyecek, hep bunları bu masa kararlaştırıyor" diyorlardı. İnanmıyordum. İnanamazdım da, çünkü sonuçta Türkiye muz cumhuriyeti değildi.


Ama, Anayasa değişiklik paketi ortaya çıkınca şaşırdım. Kesinlikle bu Anayasa değişikliği Türklere ait değil. Bu değişiklikleri bizden olmayan birileri hazırlamış olmalıydı.


Eğer anayasa değişiklik paketini Türkler hazırlamış olsaydı, hükümetin Anayasa Mahkemesini ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunu ele geçirmek için, "kadın için, özürlüler için pozitif ayrımcılık vs." gibi halkımızın doğrudan anlayamayacağı karmaşık detaylara girmezdi.


Bizim Türkler olsaydı, halkın anlayacağı çok net maddeler koyarlardı. Örneğin; 12 Eylül'de "çalışanların mağdur olduklarını" söyleyerek; memurlar, işçiler için, tüm emekliler için iki maaş ikramiye verilecek, geçici bir madde koyarlardı. Böyle olunca da; Başbakanın ve AKP'nin anayasa değişikliğini halka kabul ettirmek için il il, ilçe ilçe dolaşmaya gerek kalmazdı. "Halkın iradesi mi?" Ortalama 1.5-3 milyar lirayı kim red edebilir ki?


ABD'lilerin pratik insanlar olduğu söyleniyor ama onlar bizim kadar pratik değilmiş demek ki!


Görünen göz kılavuz istemez, CHP'nin oyları %50'lilerde dolaşıyor. Bunu nereden çıkardım; Başbakanın göz yaşlarından, BDP ile pazarlığından, CHP mitinglerin sansürlenmesinden. Sözlerime inanmayanlara "Halk TV"yi izlemesini öneririm.

Hedefe/ iktidara giden her yol mubahtır mantığını yöntem kabul etmiş AKP için elbette sınır yoktur. %60'larda olan hayır oyları her şey mubah sayılarak nerelere kadar indirilecek göreceğiz. Bunun için medya susturulacak, araştırma şirketleri susturulacak, halka çok büyük oranda "evet" çıkacak duygusu pompalanacak ve "Hayır"cıların umudu kırılacak. Şimdi uygulanan yöntem bu.

Halk TV dışında tüm büyük; kanallar, gazeteler, araştırma şirketleri, satın alınmış, susturulmuş, santaj altına alınmış durumda. Nasıl ki santaj altında alanlara çıkamayan Baykal gibi Bahçeli'de alanlara çıkamıyor, MHP tabanı rahatsız. SP satın alınmış ve "Evet"te yönlendirilmiş durumda, BDP ile pazarlıklar bitmiş görünüyor, TÜSİAD tehdit altında, Doğan Medya havlu attı, Ciner gurubu medyanın yüz karası oldu, Kara Mehmet susması için yeteri kadar ihale aldı.


CHP/Kılıçdaroğlu ne yapıyor? Papağan gibi her gün aynı şeyleri söylüyor. AKP Yüce Divan'da yargılanacağı için kendi yargısını oluşturuyormuş.


Anayasa değişikliğinin amacını AKP'nin yargıdan kaçması olarak değerlendirenler ya hiçbir şey bilmiyorlar ya da gerçekleri halktan gizliyorlar.


Eğer bu referandum kabul edilirse, yürütmenin önünde hiçbir engel kalmayacak.


1- Hükümet istediği işletmeyi, nehirleri, koyları, limanları vs. istediğine paralı veya parasız verebilecek yargı yolu kapalı olacak.

2- Allianoi, Ovacık Altın madeni, Hasankeyf vb. tesisler için yargı yolu olmayacak.

3- Hükümet istediği vali, kaymakam, bürokratı, memuru istediği zaman görevden alacak istediği yere atayacak, yargıya gidilemeyecek.

4- Hükümet ve belediyeler doğal gaz'a, elektriğe, suya, metrobüse, trene vb. istediği kadar zam yapabilecek, tüketici dernekleri yargıya gidemeyecek.

5- Güvenlik güçleri herhangi bir kişiyi istediği kadar göz altında tutabilecek, suçsuz yere yıllarca ceza evlerine atabilecek fakat mağdur olduğu konusunda eğer bakanlık olur vermezse yargı yoluna gidemeyecek.

6- 4-C gibi durumlarda yargı yolu olmayacak.

Maddeleri daha uzatmak mümkün.


Sonuçta özelleştirmenin, ülkenin yer altı yer üstü kaynaklarının yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmesinin önünde ne kadar engel varsa hepsi temizlenmiş olacak. Devleti devlet tapan tüm normlar ortadan kalkmış, yürütmenin tek yetkili olduğu bir yönetim biçimi gelmiş olacak.


Deniyor ki; "halkın iradesi ile hükümet olmuş iktidar istediğini yapamaz mı?" elbette istediğini yapabilmeli ama bu istekleri denetleyen bir yapı da olmayacak mı? Örneğin, halkın oyları ile iktidar olmuş bir hükümet oylarının düştüğünü görerek yapılacak seçimleri 5 yıl sonraya ertelerse ne olacak. Diyelim ki buna tüm muhalefet partileri de destek vermiş olsun? Buna kim olmaz diyecek?


Anayasa değişikliği kabul edilirse askerler de sivil yargıda yargılanacakmış, zaten yargılanmıyorlar mı?


Saygılarımla…