22 Kasım 2009 Pazar

YALANLAR VE GERÇEKLER –II-

Yalan: Türk devleti yaratmak için kardeş kardeş yaşayan halklar katledildi.

Gerçek: Osmanlı Devleti gücünü yitirdikten sonra, Avrupa ülkeleri Osmanlıyı yutmak için azınlıkları ayaklandırdı. Kardeş kardeş yaşamayı önce azınlıklar bozdu.

Ayrıca sadece Türkiye’de değil, dünyadaki tüm ulus devletler kan ve göz yaşı üzerine kurulmuştur.

Eğer Mustafa Suphi ve arkadaşları katledilmeseydi ve eğer Yeşil ordu ile birleşebilselerdi, böylesine acıların yaşanmasının önüne geçilebilecekti.

Yalan: İttihak ve Terakki, baskıcı devlet geleneğini temsil eder, onun geleneğini Mustafa Kemal ve CHP sürdürür.

Gerçek: Mustafa Kemal her ne kadar İttihak ve Terkaki ile arasına kalın bir çizgi çizdiyse de ulus devlet yaratma anlamında benzer politikaları savunmuştur. CHP de bu çizginin savunucusu olmuştur.

Fakat günümüzde CHP’yi hala bu çizgide görmek mümkün değildir. Çünkü CHP’nin temel ilkesi olan 6 Ok’un hiçbir maddesi bugün savunulmamaktadır. CHP, İttihak ve Terkaki’nin ulusal çizgisini terk etmesinin üzerinden on yıllar geçmiştir. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın izlediği çizgi İttihak ve Terakki çizgisi değil, ABD çizgisidir.

Yalan: Türkiye Cumhuriyeti; İttihak ve Terakki geleneğinin devamı olarak, TSK’nin askeri vesayet yöntemi ile yönetilmektedir.

Gerçek: TSK’leri 1960 darbesinin etkisinin geçmesinden sonra tamamen ABD’nin vesayeti altına girmiştir. TSK özellikle 1970 yılından beri ülkemizde ABD, (NATO) çıkarlarını savunmaktadır. Şu anda da AKP ile süren kavga aldatmacadır. TSK’nın üst yönetimi de AKP de ABD çizgisindedir ve her iki kurum da gayet iyi anlaşmaktadır. (Büyükanıt’ın görev süresini uzatma girişimleri, ona alınan lüks zırhlı aracı da unutmamak gerekir.)

Yalan: Türkiye’de, 1960,70,80’de yapılan darbeler ABD destekli olarak yapılmıştır.

Gerçek: 70 ve 80 darbeleri emir komuta içinde ABD destekli olarak yapılmıştır. 1960 darbesi ise emir komuta dışında yapıldığı için ABD’nin darbe örgütleme şansı olmamıştır. Günümüzde de esas korku, emir komuta dışında, ABD karşıtı, solcu ve Avrasya yanlısı bir darbedir. Ergenekon olayı da bunun önüne geçmek içindir. Menderes sonuna kadar ABD’cidir ve binlerce Türk genci ABD’nin emperyalist çıkarları için Kore’de kırıma uğratılmıştır.

Yalan: ABD'li finans spekülatörü George Soros, 'Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü ordusudur' diyor. Hemen herkes de buna inanıyor.

Gerçek: Türkiye, Adnan Menderes’in basiretsiz yönetimi altında Kore’ye savaşçı birlik göndermiş, binden fazla şehit, binlerce yaralı ile geri dönmüştük. Gerçi tüm NATO ülkeleri de oraya asker göndermişti. Fakat bundan sonra Türkiye, Balkanlara, Afrika’ya, Afganistan’a asker göndermiş ama hiçbiri savaşçı birlik olmamıştır. Bugün en kanlı çatışmaların yaşandığı Afganistan ve Irak’ta Avrupa devletleri askerleri vardır. Örneğin ABD nereye savaş açsa arkasında İngiltere vardır. İngiltere’nin olduğu yerde, Kanada vardır, Avustralya vardır. Soros önce gitsin “uygar”, “demokratik” Avrupa ülkelerinin orduları nerede katliam yapıyor onlara baksın.

Yalan: Almanya yaptığı soykırım yüzünden Yahudilerden özür dilemiştir.

Gerçek: Almanya savaşta yenildiği için ABD’nin dayatması sonucu soykırımı kabul etmiş, özür dilemiş ve tazminat ödemiştir. Ama eğer Almanya savaşı kazanmış olsa idi özür filan söz konusu olmayacaktı. Almanya’nın bu konuda samimi olmadığı Berlin’i yeniden başkent yapmasından bellidir. Eğer bugün Almanya’nın güçlü bir ordusu olsa tüm dünya yeni bir savaş tehdidi altında yaşıyor olurdu. Ayrıca ABD neden özür dilemiyor? Tokyo bombardımanı, Hiroşima, Nagasaki atom bombası bir kitle kırımı değil midir?

Yalan: CHP/Baykal son kaledir. Eğer Baykal da giderse şeriatın önü açılır.

Gerçek: son yıllarda yapılan tüm seçimlerde; CHP’ye oy vermezseniz, “şeriat gelir” dediler, biz CHP’ye oy verdik, dinci partinin oyu arttı, biz oy verdik dinci partinin oyu arttı. Bugün basında, Baykal aleyhinde, onu karalamaya yönelik hiçbir haber yorum çıkmıyorsa bunun nedeni ABD’nin basını susturmasıdır. Baykal, Sav, Öymen geleneği, neslini tüketmiş, ABD vesayeti ile ayakta durmakta ve ABD’ye biat etmektedirler. Herkesin bildiği gibi Baykal’ın hedefi iktidar filan değil, yüzde on barajını geçmektir. Türkiye’nin demokratikleşmesi için ilk koşul, Baykal ve Tunceli katliamını savunan ekipten kurtulmak gerekmektedir. CHP/Baykal AKP hükümetinin koltuk değneğidir.

Yalan: her tür ulusalcılık/milliyetçilik kötüdür.

Gerçek: dünyadaki tüm devletler ulasal/milliyetçidir. Zaten başka türlü devlet de olamaz. Ulusu/milleti olmayan bir tek devlet yoktur. Elbetteki burada ulus/millet o ülkede yaşayan tüm vatandaşlardır. Devlet, merkezi, özerk, federe devlet de olabilir. Sosyalist ülkeler de ulus/milli devlettir. Ulus/millet, devlet yok edilemez. Hiç kimse ulusalcılığı, milliyetçiliği, devleti yok edemez. Devletler ancak sönümlenebilir. Devletlerin sönümlenmesi için tüm dünyada kapitalizmin/emperyalizmin yok olması gereklidir. Sosyalist ulus/milli devletler kapitalist devletlerin aksine başka ulusları sömürmezler. Tersine onların kurtuluş savaşlarına destek olurlar. Ayrıca, sosyalist devletler emperyalizme karşı çıkar, savaşırlarken bile o ülkenin emekçi halkına destek verirler. Fakat, örneğin, 2. dünya savaşında SSCB uçakları bir Alman tümenini bombalarken o Alman tümeni içinde emekçi halkın çocukları olduğunu bilir. Fakat ulus/vatan savunması için bu kaçınılmazdır.

Yalanlar ve Gerçekler sürecek.

Saygılarımla…

6 Kasım 2009 Cuma

ABD’nin umudu AKP!

Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü ordusuna, en büyük ekonomisine sahip ABD sonunda kurtuluşunu AKP hükümetine bağlamış görünüyor.

ABD, sarsılan imajını ve İslam ülkelerine karşı düştüğü düşmanca tavrını Obama ile birlikte değiştirerek, gerek İslam dünyasına ve gerekse tüm dünyaya yeni bir imaj vermek istiyor. Bunu da gerçekleştirmek için AKP’ye güveniyor.

İster inanın ister inanmayın, ister kabul edin ister kabul etmeyin bugün Başbakan Tayip Erdoğan dünyanın en yetkili/güçlü kişisidir.

Henüz son şeklini almamış ve pratikte uygulanarak gerçekleştirilmeye çalışılan son ABD planı şudur;

Türkiye’ye Osmanlı rolü verilerek tüm dünya Müslümanlarının hamisi rolü oynatmak. Bu sayede tüm Müslüman ülkelerde Türkiye’nin etkinliğini artırarak, Türkiye ile birlikte o ülkelere ekonomik ve politik yerleşmek. Böylece savaş stratejisi de terk edildiği için ABD’nin tüm dünyada bozulan imajına da çeki düzen vermek.

ABD’nin son planı kısaca bu. Bu plan çerçevesinde, İsrail’e atış serbest. Sadece İsrail’e mi? Tüm batı liderleri de bu atışın içinde. Yarın Başbakan Erdoğan’ın Almanya, Fransa vb. ülke başkanlarına da çok ciddi eleştiriler yönetilirse şaşırmamak gerekir.

Sudan Devlet Başkanı Beşir’in Türkiye’ye gelmesi de, Cumhurbaşkanı Gül’ün de AB’ye, “siz kendi işinize bakın” sözleri de bunların göstergeleri.

Suriye ili ilişkilerin gelişmesi de, İran ile ekonomik işbirliği anlaşmaları da öyle.

ABD, kendi sorunlarını çözmek adına bilerek veya bilmeyerek Türkiye’yi bölgesel ve küresel bir güç yapma aşamasında.

Bu planın ekonomik, askersel ve politik etkilerine geçmeden önce, Kürt sorununun daha doğrusu ABD’nin istemi olan Kuzey Irak’taki PKK etkinliğinin sonlandırmasını da açıklamak gerekir.

Evet, herkesin düşündüğünün aksine, ABD artık büyük Kürt devleti kurmaktan, BOP’tan vaz geçmiş görülüyor. ABD’ye artık parçalanmış bir Türkiye değil güçlü bir Türkiye gereklidir.

Bu çerçevede, “eve dönüş” açılımı kesinlikle Kürt halkının özgürlük taleplerini karşılamaya yönelik değildir. Bu açılım sadece ve sadece PKK’yı bitirme açılımıdır ve bu projeye destek veren ÖDP, EMEK, Halk Evleri gibi kurumlar Kürt halkının demokratik haklarını değil ABD planını desteklemektedirler. Eğer, basında yer alan şekli ile doğruysa A. Öcalan da bu açılımın PKK’yı bitirme açılımı olduğunu söyleyerek, “eve dönüş”leri durdurduğunu açıklamıştır.

AKP hükümetinin ise ABD’nin istemi doğrultusunda sorunsuz bir Kuzey Irak istemine uygun olarak, “eve dönüş”leri yine gündemine aldığını görüyoruz.

Fakat ilk dönüşlerin ve biçiminin çok tepki alması üzerine hükümet bu kez, şöyle bir yöntem izleyecek gibi görülüyor; Mamur kampında yaşayan olaylara karışmamış yaşlı ve çocuklar getirilecek ve onların ne zor koşullarda yaşamaya çalıştıkları göz yaşları ile kamuoyuna yansıtılacak. Duygusal halkımızın bunları yememesi neredeyse olanaksız. Ve daha sonra da diğerleri sessiz sedasız ülkeye gelecek ve Kuzey Irak sorunsuz bölge olacak.

Peki PKK bunu kabul eder mi? Elbette etmeyecek. Fakat artık gerek AB ülkeleri ve gerekse ABD, PKK’ya desteği kesmiş durumdalar. Bu durumda PKK’nın uzun süre dağlarda yaşaması zorlaşacak. Ayrıca beklenen olası kopmalar da PKK’nın işini zorlaştıracak. Bunların yanında Kürt burjuvazisinin de Osmanlıcıkla birlikte büyüme düşleri PKK’ya en büyük darbe olacak.

ABD’nin bu projesi henüz tam olarak kesinleşmiş, netleşmiş değil, fakat ABD bu planı uygulamaya başlatmış görünüyor. Elbette ki ABD “Düşünce Kuruluşları” bu planın uygulanmasını, olası sonuçlarını filan tartışmaya devam ediyor.

Ülkemizde ise bu planı tam olarak okuyan da görülmüyor gibi. AKP ve TSK bu süreci anlamaya başladığı görülüyor. Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan, Obama ve Erdoğan görüşmesinin konuyu netleştirmesi bekleniyor.

Türkiye gerçekten 1.6 milyar Müslüman’ın hamisi olabilir mi? Ya da bu planın Türkiye’de uygulama şansı var mı?

Eğer AKP süreci iyi okuyup yönetebilirse ne yazık ki var.

Bu plan işlemeye başladığı zaman, tüm Türk ve Kürt burjuvasisinin iştahlarının kabaracağı çok açık. Tüm güçleri ile AKP’nin arkasında olacaklardır.

TSK’ın bu projeye balıklama atlayacağı çok açıktır. Çünkü hangi ordu, bölgesel, küresel bir güç olmayı istemez?

MHP daha henüz işlerin pek farkında değilmiş gibi görünüyor ama tam da onun büyüme emellerine uygun düşüyor. Önümüzdeki günlerde AKP’nin en büyük destekçisi olması kaçınılmaz gibi görülüyor.

Bu plan sayesinde Doğan Medyasına el koymaya bile gerek kalmıyor. Her tür ekonomik faaliyet gösteren Aydın Doğan büyüme düşleri içinde “yandaş medya’dan bile AKP’ye daha iyi hizmet edeceği kesin.

Halkın tepkisini de törpülemek mümkün. Osmanlı demek ille de şeriat demek değil. Yeter ki Türkiye, Müslüman ülkelere dinci bir devlet görüntüsü versin yeter. Yarı Osmanlı yarı laik bir devlet oluruz olur biter. Ergenekon davası da el altından kapatılır gider.

Plan bu.

ABD, İsrail’e karşı kendisinin söyleyemediği sözleri Erdoğan’a söyletiyor. Aynı şey yarın diğer ülke liderleri için de söz konusu olacak. Bu anlamda Erdoğan şu an dünyanın en güçlü kişisi.

Türkiye’nin yeniden Osmanlı olmasından AB ülkeleri de rahatsız, önümüzdeki günlerde AB’ye giriş konusunda tüm Avrupa ülkelerinin esnekleşmeye başlayacağına da tanık olacağız.

Başbakan Tayip Erdoğan şu an dünyanın en şanslı başbakanı görülüyor. Fakat kapasitesi bunu karşılamaya yetecek mi? Göreceğiz. Fakat planın işlemesinde yedek olarak MHP’de hazır bekletildiğini unutmamak gerekiyor.

Peki bu durum emekçi halkımız için ne anlama geliyor? Masa başında, kağıt üzerinde planlanmış bu plan elbetti ki emekçi halkımız için hiçbir şey getirmeyeceği çok açık da neler götüreceğini yaşayarak göreceğiz.

Bu arada CHP ne yapacak? Derseniz, Salı günleri gurupta konuşarak “muhalefet” yapmaya devam edecek.

Bu yazı pek somut olmayan gelişmeler üzerine yapılmış bir değerlendirmedir. Çok gerçek olduğu ileri sürülemez. Fakat gelişen olaylara bir de bu açıdan bakmakta fayda olduğu düşüncesindeyim. Gelişmeler bu görüşün doğruluğunu yalanlayacak veya doğrulayacaktır. Amaç sadece ufuk açmaktır.

Saygılarımla…

İsmet Baytak