19 Mart 2009 Perşembe

“ISSIZ ADAM”

Çağan Irmak, 1970 doğumlu yönetmen ve senaryo yazarı. 6 tane uzun metrajlı filmi var. Ama ben onu, “Babam ve Oğlum” ile “Issız Adam” filmlerinden tanıdım.

Sanırım benim gibi bir çok insan da bu iki filmi izlemiştir. Fakat ben yine de bu iki film hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum.

Babam ve Oğlum; duygusal bir film, düşünceleri uğruna baba evine terk eden ve 12 Eylül zindanlarında kansere yakalanan ve ölümü kaçınılmaz olması nedeniyle baba evine geri dönen ve oğlunu babasına emanet etmek isteyen bir adamın öyküsü. Gözyaşlarına boğulduk. Gerçi film, 12 eylül dönemini çok iyi yansıtmış olsa da solcu/devrimci olmak demenin, işkence, hapis, idam, kanser vs. olmak demek diyen 12 Eylül korkutmacalarının bir devamı niteliğinde.

Ama ben “Issız Adam”ı da izledikten sonra sayın Çağan’ın kesinlikle amacının bu olmadığını anladım.

Issız Adam; orta burjuvazinin aşk macerasını anlatan güzel, romantik, duygusal bir film. Ekonomik sorunu olmayan, bencil yaşantısından kopamayan bir adamın ve çok duygusal, aile yaşantısına çok önem veren fakat aşk yaşantısında birçok başarısızlıklar yaşamış bir kadının tam aşk yaşamını, aile ortamını buldum dediği anda boşluğa düşmesini anlatıyor.

Sonuçta iki filmin kısaca konusu bu. Peki bu iki filmi özel kılan ne?

Sanırım Çağan Irmak bu iki filmi sadece yukarıdaki amaçla üretmemiş. Bana göre aslında başka mesajlar da vermiş.

Bu iki film de sanırım yabancı ülkelerden ödül almadı. Ama yine sanırım Babam ve Oğlum’dan sonra Issız Adam’da yurt dışında gişe başarılarına ulaştı.

Bir yönetmen bir filmi düşüncelerinde üretirken, neyi hedef alır? Yurt dışında ödül almayı hedeflerse, bu ödülü almak pek zor değildir. Türkiye’nin %10’nunu bile kapsamayan kesimlerden kesitler alır, onları örneğin, yakıt olarak tezek kullanan insanlar, öküzü öldüğü veya devletin aldığı için kadının öküz yerine koşulduğu bir sabanı, asker/polisin insanlara dışkı yedirdiği gibi filmler yaparsanız kesinlikle Avrupa’dan filan ödül alabilirsiniz.

Örneğin Yılmaz Güney’in son filmleri böyledir.

Çağan Irmak böyle bir film yapmak istememiş. İstemiş olsaydı, örneğin senaryo şöyle olabilirdi. 12 Eylül zindanından çıkan baba, öleceğini anlar yanına oğlunu da alarak baba evi olan köyüne döner. Baba evi tek katlı kerpiç ve üstü, toprak kaplı karanlık bir odadır. Aile odada hayvanlar ile birlikte yaşar, elektrik yoktur odanın içini duman ile kaplayan bir odun ateşi ile aydınlanır ve oda onunla ve hayvanların dışkıları ile ısınır. Vs.

Eğer Çağan Irmak böyle bir film yapsaydı kesinlikle yabancı ülkelerden ödül veya ödüller alırdı. Ama ne yapmış Çağan Irmak? Ekonomik sorunu olmayan bir baba ocağı, bayanların telsiz, traktör kullandığı bir aile yaşantısı. Avrupalı eğemenlerin istediğinin tam tersini yapmış.

Issız Adam filmi ile ise tamamen emperyalizme, kapitalizme bir başkaldırı eseri yaratmış.

Orta burjuvazinin aşk maceraları ile nasıl kapitalizme/emperyalizme bir başkaldırı olabilir diye sorabilirsiniz.

Yılmaz Güney toplumun %10’nun bile kapsamayan filmler yaptıysa (Örneğin Yol filmi gibi) Çağan Irmak toplumun yine %10’nun bile kapsamayan bir burjuva filmi yapmış.

Kapitalist sistem kendi halkını sömürmek ve egemenliğine devam ettirebilmek için halkının şükretmesini ister. Bu amaçla Türkiye gibi ülkelerde yaşamın ne kadar kötü olduğunu gösteren filmlere ödüller verir. Bu filmleri izleyen Avrupa halkı kendilerinin demokratik bir refah toplumu içinde yaşadığına inanır, sömürü sürer gider.

Çağan Irmak, Issız Adam filmi ile bu yalancı kapitalist düzenin suratına bir tokat atar gibi bu filmi yapmış. Bu filmi izleyen, Türkiye’yi tanımayan bir Avrupa vatandaşının kendi yaşantısını sorgulamaya yönelmesi bence kaçınılmaz.

Çünkü, Issız Adam filmi, Türkiye’nin en güzel mekanlarında çekilmiş, ekonomik sıkıntının olmadığı, herkesin bolluk içinde yüzdüğü, kültürlü insanların yaşadığı ülkenin bir filmi. Yine tekrar ediyorum, bu film Türkiye gerçeği değil, Yol Filmi gibi.

Benim düşüncelerime göre, Kültür Bakanlığı bu filmin tanıtımı için bütçe ayırmalı, bu film tüm dünya ülkelerinde gösterime girmeli ve büyük gişe hasılatları kırmalı. Bu filmi izleyen her dünya vatandaşı, eğer kafasında bir Türkiye imajı varsa kesinlikle o imaj değişecektir.

Ayrıca, eski ama çok güzel kırkbeşlik plakları tekrar günümüze kazandırdığı için sonsuz teşekkürler.

Çağan Irmak bir de, 78 kuşağı olmanın sadece, acı, işkence, idam, hapis, kanser olmadığını, gençlerin, insanların örgütlenerek nasıl bir güç olduğunu bu güçten egemenlerin nasıl korktuğunu, insanlığın kurtuluşu için, sosyalizm için mücadelede nasıl dostluklar, nasıl aşklar yaşandığını anlatan filmler yaparsa sanırım gençlerin politikadan korkmasının bir ölçüde önüne geçmiş olabilir.

Teşekkürler Çağan Irmak, “Babam ve Oğlum” ile “Issız Adam” filmi ile beni duygulandırıp ağlattığın için, başarılarının devamını dilerim.

Saygılarımla…