9 Ocak 2009 Cuma

“10. dalga!”

Kurgu olur da bu kadar da olur mu? Birileri ya çok saf ya da başkalarını saf sanıyor.

Nasıl mı?

Adam ne yapmış, “hazineyi” gömmüş ve krokisini çizmiş. Sonra da göz altına alınırken evinde yapılan aramada kroki bulunmuş. Sonra o krokiden silahlar vs. çıkmış. Ayrıca başka krokiler de varmış! Onlarda da işlenen cinayetlerin cesetlerinin olması bekleniyormuş.

Çocukluğumuzda korsan filmleri izlerdik. Korsanlar ellerine geçirdikleri altınları, değerli eşyaları adanın birine gömerler ve yerlerinin haritalarını çizerlerdi. Ama yüzyıllar öncesi bile onlar en azından haritayı birkaç parçaya filan ayırır, başkalarının eline geçerse yerinin bulamaması için bir çok önlem alırlardı.

Ama bizim emniyet şefleri bu korsanlar kadar akıllı değiller ki, çizdikleri krokiyi herkesin anlayacağı bir şekilde çizmişler. (saf canım bizim emniyetçiler saf, hem de çok saf!) Örneğin şu büyük kayanın 42 derece 50 metre ileride filan dememiş böyle dese, savcı Öz, hangi büyük kayayı nasıl bulacak ki? O yüzden bölgenin adını da yazmış, her şeyi de bir güzel belirtmiş krokisinde bizim emniyetçi.

(Elbette emniyet müdürlerinin bu kadar saf olmasını kimse düşünemez.)

Peki bu silahlar bulunmadı mı? Bulundu. Neden? Çünkü bulunması isteniyordu ondan!

Ya peki bizim polis ne yapmış, gömülü cephaneliği bulmuş. Sonra da silahların sarılı olduğu gazete parçalarını (2004 tarihli imiş) orada bırakmış. (saf canım bizim emniyetçiler saf, hem de çok saf!)

Neden bazı kanıtların basının eline geçmesini engellememiş veya geçmesi istenmiş?

Geçmesini istediği için!

Yani kamuoyunun yanlış bilgilere yönlendirilmesi istenmiş.

E peki bu İbrahim Şahin susurlukçu değil mi? Elbette öyle, bu konuda zaten sabıkası var. Silahları o gömmüş olamaz mı? Olabilir, ama bulunmasını istemiyorsa o silahlar böylesi krokilerle bulunamaz. Adamın en azından korsanlar kadar kafası çalışır.

Ya peki bu adamın evinde böyle kroki vardı da, susurluk sabıkalı bu adamın evi neden çok önceleri aranmadı da şimdi arandı? Ya peki susurlukçu polis şefinin evinde bulunan bir kroki sonucu silahlar bulunuyorsa neden bu kroki daha önce bulunmadı da şimdi bulundu?

Ya peki bu silahların bulunması, Y. Küçük’ü, S. Kanadoğlu’nu, K. Gürüz vb. nasıl bağlıyor? İ. Şahin silahları gömerken bu kişiler kazma mı sallamış?

Birileri de diyor ki; bu Ergenekon öyle bir örgütmüş ki, içinde çok sayıda başka örgütten, birbirlerinden çok farklı düşünceler içinde olan insanları kapsıyormuş!

Şimdi neymiş, İlhan Selcuk, Yalçın Küçük, Sabih Kanadoğlu, Kemal Gürüz vb. bilmeden İbrahim Şahinlerle, Çatlılarla, Kırcılarla aynı örgüt üyesiymişler. Kendileri saf ya herkesi da saf sanıyorlar.

Bu mantığa göre Stalin ile Hitler aynı örgüt üyesi olabilirmiş!

Şunu iyi görmemiz lazım, yahu adamlar kafa tokuşturuyorlar, kafa! İnanmıyorsanız, özel harekatçıların tv’lerdeki eski görüntülerini iyi izleyin. Bunlarla bu profesörleri filan nasıl bir araya getirebiliyorsunuz anlamak mümkün değil. Ama biz safız ya, kendileri gibi yani…

Ülke demokratikleşiyor diyor bazıları da. Öyle mi acaba? Size bir önerim var; herhangi bir köşe yazarına şöyle bir mail atın, “sayın … ne oldu? siz de Ergenekon davasından göz altına alınacağınızdan korktuğunuz için mi böyle suya sabuna dokunmayan yazılar yazıyorsunuz” filan diye sorun. Yanıt verirlerse bakın bakalım ülke demokratikleşiyor mu, faşistleşiyor mu?

Tüm Türkiye bir korku devletine doğru hızla bir şekilde gidiyor. Siz hala İbrahim Şahin, Veli Küçük lokması yutun.

Bir de ne yapacaklarmış bu adamlar darbe? Kaç adet bomba ile 30-40. Bu kadar bomba ile darbe olur mu? Olmazmış da bunlar bu bombaları sağda/solda patlatacak, bazı kişileri öldürecek sonuçta ülkeyi bir kaosa sokarak ordunun darbe yapmasını sağlayacaklarmış.

Yahuuu bu adamlar bu durumda darbeci değil, olsa olsa aracı. Esas darbe yapacak TSK. O zaman ne yapmak lazım? Darbecileri yargılayıp içeri atmak, tüm payelerini iptal etmek. kimi? Başta Evren olmak üzere yaşayan tüm 12 Eylül darbecilerini.

O zaman ne olur? Ülkede kaç tane bomba patlarsa patlasın, kaç suikast yapılırsa yapılsın. Ordu darbe yapmayı aklından bile geçiremez. O durumda siyasi iktidar katilleri, suikastçıları filan bulur cezalarını verir.

Gerisi, Yalçın Küçük’ün söylediği gibi, ABD/ AKP Diktotaryasıdır.

Saygılarımla…