7 Kasım 2008 Cuma

SOL'U KİM SUSTURDU?

12 Eylül darbesi Türkiye'nin siyasi ve kültürel yapısını alt üst etti. Solcuların üstüne kabus gibi çöken 12 eylül faşist yönetimi, idamları, işkenceleri, göz altıları ile solcuların üstünden silindir gibi geçerken, halkı kandırma anlamında bazı MHP'lileri de idam etmekten, göz altına almaktan kaçınmadı.

Ama onlar göstermelikten öte gidemedi. Zaten MHP'de kısa sürede toplanarak hükümet ortağı bile oldu.

Peki solcular ne oldu? 12 Eylül'ün ağır faturası üstüne bir de reel sosyalizmin yıkılması her şeyin üstüne tuz biber ekmiş oldu.

Ama her şey bu kadar mı? Sadece solcuları hedef tahtasına koyanlar 12 Eylül'cüler mi?

Ya peki bizim, aydınlarımız, sanatçılarımız, medyamız? Onların hiçbir sucu yok mu?

Siz şimdi hemen aklınıza 2. cumhuriyetçileri getirmeyin onlar zaten bilinmeyen değil.

Solculuğun Türkiye'den tasfiyesini sağlayan daha temel unsurlar var.

Onları sıralayalım;

1- Cumhuriyet Gazetesi

Yayın yaşamında hiç solcu olmamış ve olması mümkün olmayan, 2. dünya savaşında faşist olan, Cumhuriyet Gazetesi bugün karşımıza solun temsilcisi olarak çıkıyor. Neden? 12 Eylül nedeni ile meydan boş kalmış ondan.

Biraz geçmişi anımsayalım.

12 Eylül'den önce Kimler hangi gazeteyi okuyordu?

CHP'liler Akşam ve Yeni Ortam.

TKP'liler Politika,

Dev-Yolcular Demokrat.

12 eylül rejimi bunların hepsini kapattı.

Peki 12 Eylülün en karanlık günlerinde yayınına devam eden Cumhuriyet Gazetesi neleri savunuyordu.

Başında Uğur Mumcu'nun olduğu Cumhuriyet gazetesi 12 eylül rejimini savunuyordu. Buna karşı çıkan sadece üç kişi görünüyordu.

1- İlhan Selçuk
2- Oktay Akbal
3- Şükran Soner

Bunun dışında Cumhuriyet Gazetesi 12 Eylül'ün borazanlığını yapıyordu. 12 Mart'ta sakıncalı piyade olan Mumcu'ya 12 Eylül'de koruma verilmişti.

Şimdi biraz o günlerin Cumhuriyet Gazetesi manşetlerini ve haberlerini anımsayalım.
12 Eylül'ün hemen arkasında, Uğur Mumcu'nun derlediği, "Meclisi utandıran sözler" adı altında bir yazı dizisi. Neyi anlatıyordu. Meclisin ne kadar anlamsız olduğunu, kapatılmasını hak ettiğini. (aynı Can Dündar'ın "Mustafa" filmi gibi)

12 Eylül'ün en karanlık günlerinde, "asmayalım da, besleyelim mi?" sözlerine karşılık Mumcu ne diyordu? "eee bunlar çocuk değil bu işlerin sonunda idam da olacağını bilmeleri gerekiyordu".
Ya peki Ağca için ne demişti Mumcu? Bulgar ajanı. Bulgar gizli servisinin KBG'den haberi olmadan hiçbir yapamayacağı göz önüne alınırsa, Ağca KGB ajanı.

Bizim MHP'li olarak bildiğimiz malum Ağca generallerin ve Mumcu'nun desteği ile birden olmuştu KGB ajanı.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Yalnız şunu bilmekte fayda var. 12 Martın sakıncalı piyadesi 12 Eylül'ün gözdesi olmuştu. Cumhuriyet Gazetesi, Selçuk yüzünden, Akbal, Soner yüzünden sayısız kez kapatılırken Mumcu yüzünden hiç kapatılmadığı gibi Mumcu'ya özel koruma da verilmişti.

Peki Mumcu neden öldürüldü? Emperyalizmde vefa duygusu yoktur. Öldürülmesi işene geldiği için öldürülmüştür.

Mumcu dışında Cumhuriyet Gazetesine devam edelim. Örneğin siz 12 Eylül'ün fırtınalı günleri sona ermiş. Güzel bir roman filan yazmışsınız bunu yayınlamak istiyorsunuz, yayınlayabilir misiniz?

Cumhuriyet Gazetesi olur verirse evet vermezse olanaksız.

Olur verirse gazetede haber olarak, köşe yazarları olarak sizden söz ederler okuyucuları sizden haberi olur. Kitabınızı alırlar.

O yıllarda Cumhuriyet Gazetesi ne uyduruk kişilerin reklamını yaparak ne ipsiz sapsız kitapların satılmasını sağlayarak, olur olmaz kişileri yazar yapmadı ki.

Diyelim ki kendi olanaklarınız ile yayınladınız. Kimin haberi olacak? Cumhuriyet Gazetesi sizden söz etmezse kimsenin.

Daha önce yayın işleri böyle miydi? Elbette hayır. Türkiye'nin birçok yazarını çizerini ülkemize kazandıran 12 eylül öncesi sol örgütleri olmuştur. Fakat 12 Eylül'den sonra ise bunlar susturulduğu için kimseye böyle olanak kalmamıştır.

Gerçi bu elbetteki salt Cumhuriyet Gazetesinin suçu değildir. Diğer tüm yayın organları da böyledir.

2 - bizim ne kadar "solcu" yazarımız, film yapımcımız, sanatçımız varsa hemen hemen hepsi (bilerek veya bilmeyerek) aynı değirmene su taşımışlardır.

Şöyle,

12 eylül öncesi ne kadar solcu varsa, eylemlere katılmış yurtsever, sosyalist, komünist varsa, ya ağır işkenceler görmüş bu nedenle kansere filan yakalanmış ya da delirmiş ya da idam edilmişlerdir. Romanlarımız, filmlerimiz vs. böyle söylüyor. Bunlar insanlarımızın, gençlerimizin politikadan uzak durması için düzenlenmiş büyük yalanlardır.

Örneğin ben, sayısız eyleme katıldım, gözaltına alındım, hemen hemen her şeyi yaptım fakat (elime silahı ancak askere gittiğim zaman aldım.) Hiç te kanser olmadım, idam edilmedim, işkenceler görmedim. Sadece 12 eylülün en sert günlerinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde bir tek tokat yedim. Tokat atan polis te yaptığında pişman olarak daha sonra bana elinden gelen yardımı yaptı.

12 Eylül gençliği olarak biz devlete kafa tuttuk, korsan yaptık, miting yaptık, izinsiz (zaten izin vermiyorlardı) duvarlara yazı yazdık, pankart astık, kavga ettik, polise mukavemet ettik, aşık olduk, sevdik sevildik yani gençliğin verdiği dinamizmle her şeyi yaptık. Fakat okulumuz da bitirdik iş-güç, çoluk-çocuk sahibi de olduk normal bir yaşam da sürdük. Ama bu böyle yansıtılmıyor, verilen, haberlerde, filmlerde, romanlarda, "aman haaaa sol eylemlere katılmayın, işkence görür kafayı kırarsınız, kanser olursunuz, idam edilirsiniz, işkenceden, dayaklardan ölürsünüz." Deniliyor. Böyle olunca başta aileler olmak üzere gençler de politikadan uzak durmayı seçiyor.

Peki bugün sola kimler sahip çıkıyor;

Yine Cumhuriyet Gazetesi sola tamamen kapalı, AKP'nin en muhalif kanalı, Kanal Türk (Kanal Biz), ART vb. de öyle. Örneğin Kanal Biz, Latin Amerika solunu, Che'yi, Avrupa solunu, 68 kuşağını devamlı ekranlara getirirken günümüz solcularına ekranları kapalıdır.

Aslında bu yapılar CHP'nin sağ politikalarından şikayetçidirler. CHP'nin sağ politika yapmasının nedeni ülkede sol olmamasıdır. Günümüzde sol yapılar biraz canlansa dirilse CHP bu sağ politikaları savunamaz.

Tüm solcu, ulusal güçler sizin de hiç suçunuz yok mu?

Hep AKP geliyor diye CHP'ye oy vere vere AKP gelmedi mi?

Önümüzde yerel seçimler var. Haydi il genel meclisi seçimlerinde sol partilere oy verelim.
Solun sesini, bayrağını yükseltelim.

Not: sol partiler, örgütler kim? derseniz.

Hani boğazlardan Karadeniz'e ABD gemileri geçti ya, hani o zaman bu gemilere protesto gösterileri yapan örgütler var ya! Hani YÖK'ün kuruluş yıldönümünde YÖK'ü protesto eden örgütler var ya, İşte o örgütler sol. Diğerleri sol değil ABD'nin sosu. Altan kardeşler gibi, Etyen Mahcupyan gibi, Ufuk Uras gibi vs. yani medyanın sol tartışıyor diye bize lanse ettikleri var ya onlar sol değil, ABD'nin sosu.

Saygılarımla…07.11.2008