19 Ocak 2008 Cumartesi

DAR BOĞAZ

26 ŞUBAT 2001

Türkiye ekonomisi Cumhuriyet tarihinin en derin krizini yaşıyor. Türkiye'yi 1950 yıllarından beri yöneten sağ iktidarlar ülkeyi, dünyanın en geri ülkeleri arasına sokmayı başardılar.
Her şey DP iktidarı döneminde ABD yanlısı politikalarla başladı. Ulusal, bağımsız bir dış politika yerine ABD güdümünde politika yapmaya başladık. Atatürk döneminde başarıyla uygulanan planlı devlet ekonomisi yerine, her mahallede, devlet eliyle bir milyoner yaratmaya çalıştık.

1950'lerle başlayan dış borçlanmaya, Özal dönemi ile başlayan iç borçta eklenince, devletin vatandaşlardan topladığı vergilerin neredeyse tamamıyla dış ve iç borç faizlerini gider durumuna geldi.

Özelleştirme diyerek, devletin elindeki karlı işletmeleri, Telekom, Tek gibi özel sektöre peşkeş çektik. "Ekonomi özel sektörle büyüyecek," "Özel sektör istihdam yaratacak" dediler. Özel sektör var olan işçileri işleten çıkardı. Büyüme bir yana var olan işletmelerin yaklaşık %20'si kapandı. Bir o kadar kapamak üzere.

Milliyetçi söylemler adı altında, gümrüklerimizi yabancılara açtık. AB'ne girmek için didindik. AB ülkelerinin Ermeni sorununda olduğu gibi Türkiye ile ilgili hiç de dostane olmayan düşünceler içinde olduğunu gördük.

Sonuç olarak 1950 yılından beri izlenen sağ politikalar (Bunlara CHP-SHP'nin de içinde olduğu hükümetler dahil) Bizi büyük bir açmaza getirdi. Gayri safi milli hasılatta Yunanistan'ın 65 basamak altına düştük. Son yapılan devülasyonla 2 bin dolara düşen kişi başına gayri safi hasıla ile ülke olarak yoksulluk sınırına dayandık.

En kötü gelir dağılımında dünyada 4. sıradayız.

Biz Türkiye Vatandaşları olarak, böyle yaşamaya, başka ülke insanlarından 3-5-10 kat daha az parayla yaşamaya mecbur muyuz?

IMF Reçeteleri neyi iyileştirecek.

Son yaşanan olayların neden olduğu kriz sonrası, değiştirilmesi istenen ekonomik kurmayların yerine gelmeye hazırlananlar, IMF'nin reçetelerinin iyi uygulanmadığını söylüyorlar, IMF'nın kredilerini muhtaç olduğumuzu söylüyorlar.

IMF receteleri neyi iyileştirecek? Ekonomik büyümeyi mi sağlayacak, istihdam mı yaratacak? GSM Hasılayı mı artıracak? Sonuçta bizler daha iyi yaşama olanaklarını yakalayabilecek miyiz ? Hayır.

IMF reçeteleri, dış borçları ödeme güvencesini sağlamayı hedefliyor. Kendi alacaklarını sağlama bağlamak için faturayı orta kesime, esnafa, köylüye, işçiye, memura, dar gelirliye yüklemeye çalışıyor. Bu anlamda IMF'yi tümden ret etmeliyiz.

Çözüm Ne?
Bir çok bilim adamı, politikacılar IMF reçeteleri çerçevesinde çözüm önerileri savunuyorlar. Bir çok iyi niyetli unsur da yasal düzenlemelerden söz ediyor. Bunların hiç birisi çözüm değildir, olamaz çözüm tüm halkın aktif politikaya atılarak kendi çıkarılan doğrultusunda partileşerek iktidara gelmeleridir. Var olan hiçbir siyasi parti bunları yapabilecek bir yapıda değildir ve çözüm üretmekten uzaktırlar. Hükümetin acil olarak aldığı her tür önlem, zam demektir, faturayı halka yüklemek demektir.

Türkiye Çağdaş Uygarlık düzeyinde yerini almak istiyorsa;

1-Nato'dan çıkmalıdır.

2-AB'ne girmekten vazgeçmelidir.

3-Özelleştirmeden vazgeçerek, planlı kalkınma, karma ekonomik sistemi benimsemelidir.

4-Kendine başka ittifaklar bulmalıdır.

Türkiye'nin tüm bunları yapabilmesi içinde kaynak bulması çok kolaydır. Bunun için zorunlu mallar dışında tüm ithalat yasaklanmalıdır.

Devleti hortumluyanların hepsi ortaya çıkarılmalı ve mal varlıklarına el konulmalıdır. Tüm iç borçlar faizsiz olarak dondurulmalıdır. TSK'nin modernisazyonu çerçevesinde ayrılan 150 milyar dolar iptal edilmelidir. Bu koşullar altında Türkiye dış borçlarını ödeme ve kalkınma planların yaşama geçirme olanağını bulacaktır.

Türkiye'de özel sektör ise ekonomik büyümeyi üstlenebilecek durum ve kapasitede değildir.

En büyükleri zaten yabancı tröstlerin acentesi durumundadır ve onlar Çakıcı'nın efelenmesine karşılık verebilecek durumda bile değildirler.

Tüm bunlar yapılmazsa, halk kendi sorunlarına bir şekilde çözüm üretemez ise "Bu Türkiye'de yaşanmaz" demekten başka bir şey yapamayız.

26 ŞUBAT 2001

Hiç yorum yok: