19 Ocak 2008 Cumartesi

BANKALARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

12 MART 2001

Türkiye Kemal Derviş ile birlikte yeni bir yönetime giriyor. Kimi çevrelerce, Eyalet Valisi olarak atandığı ileri sürülen Derviş'in, Dünya Bankasından, ekonomiden sorumlu bakanlığa getirilmesi "iş çevreleri" tarafından sevinçle karşılandı. Derviş neredeyse bir kurtarıcı olarak değerlendirildi. Yine aynı çevreler Derviş'in ulusal bir ekonomi programı hazırlayacağını ileri sürmeye başladı.

Dünya Bankası Genel Başkan Yardımcılığından gelen birinin uyruğu ne olursa olsun ulusal bir program uygulaması mümkün değil. Derviş'in uygulayacağı program eski uygulanan programın tıpkısı olacaktır. Fark sadece seçmenlerden, ulusal yapılardan çekinerek uygulanamayan; Bankaların, Telekom 'un, THY'nin v.b. özelleştirmeleri olacaktır.

Ekonomik bunalımın tüm yükü yine orta ve dar gelirli kesime yüklenecek. Zenginler yine çok zengin, fakirler yine çok fakir olacak, orta kesim de ayakta kalması zorlaşacaktır.

Medya ve Holdinglerin iç içe geçtiği günümüzde bankaların özelleştirilmesi için yoğun bir bombardımanla karşı karşıyayız.

Ekonomik bunalımın kaynağı devlet bankaları olarak gösteriliyor.

Oysa gerçek hiç de öyle değil. Günümüzde özel bankalar devletin sırtında büyük bir yüktür ve bunalımın temelinde de özel bankalar önemli bir yer tutmaktadır.

Türkiye'nin en büyükleri olan Koç ve Sabancı da dahil olmak üzere hemen tüm holdingler devletten beslenmektedirler. Bankalar topladıkları paraları devlete satmaktadırlar. Bankaların kuruluş amacı, vatandaştan topladıkları paraları yatırımcılara kredi olarak vermek, yatırımcılar da yeni iş olanakları yaratarak, artı değer üreterek para kazanmak ve bankaya borcunu ödemektir. Hangi banka bu işlevi görüyor? Bankalar eski verdikleri kredileri bile hemen geri istiyor. Bankaların kendilerine para lazım. Çünkü yüksek faizle devlete satacaklar.
Devlete para satmaktan başka özel bankalar bir de kendi şirketlerine parayı aktarıyorlar.

Sonra da devlet güvencesinde olduğu için önceden özelleştirilen bankalar da dahil tekrar devletleştirilerek borçlar devlet tarafından ödeniyor. Yaşarbank gibi.

Kamu bankalarının özelleştirilmesi yerine öncelikle denetime alınarak, verilen krediler araştırılmalı ve sorumluların tüm varlıklarına el konularak, cezai işlem başlatılmalıdır.
Batmakta olan özel bankaları yasal düzenlemeler yaparak kurtarmak yerine devlet güvencesi kaldırılmalıdır.

Devlet şayet para toplamak istiyorsa bunu özel bankalara trilyonlar kaptırarak değil doğrudan kendisi toplamalıdır.

Ülkemizde, işsizlik önlenmeden, ekonomik büyüme sağlanmadan bunalımdan çıkamaz, enflasyonu önleyemez tersine, görüldüğü gibi bunalım daha da artarak sürer. Bunları yapabilmek için ise 1930’lu yıllarda uygulanmaya başlanan Ulusal Kalkınma Planlarına geri dönmek gerekir.

Uluslararası finans kuruluşlarının tepeden atadığı adamlar ise ancak ve ancak bağlı bulunduğu finans kuruluşlarının çıkarlarını korumakla görevlidirler.

Bunalımdan çıkış yolu ulusal bir programdadır. Bunu yapabilmek için de "Emek Platformunun" bileşenlerinin; esnaf ve çiftçilerinde katılması ile genişlemesi ve ülke sorunlarına sahiplenmesinden geçer.

12 MART 2001

Hiç yorum yok: