19 Ocak 2008 Cumartesi

Avrupa Birliği, solculuk ve milliyetçilik

24 OCAK 2000

Son yıllarda Türkiye'de bir çok kavram birbirine karıştı. Solcular solculuklarını, milliyetçiler ise vatanlarını unutur oldu.

1980 yılları öncesi solcular gecekondu yıkımlarında barikatlarda yer alırken şimdi aynı solcular gecekondu affına karşı çıkar oldular. Solcular ülkedeki düzeni, dünyayı değiştirmekten vazgeçerek düzenin uysal muhalifleri konumuna geldiler. Yine 80 öncesi, "sivrisineklerle uğraşılmaz bataklıkla uğraşılır" diyenler günümüzde kar amaçlı kapitalist sistemi bir kenara bırakarak 'çevreci' oldular.

Yine, AB için 'onlar ortak, biz pazar' diyenler şimdi demokrasinin Avrupa'dan geleceğini umarak AB'ye girişi savunur oldular.

Kendilerine milliyetçi diyenler ise birden ülke sınırlarını ortadan kaldırmak için Avrupa kapılarında rica minnet dolaşır oldular.

Bir ülkenin kendi sınırları, gümrükleri, ordusu, bağımsız yargısı olmadan milliyetçilik nasıl olur? Bilemiyoruz.

En üst devlet yetkilileri de dahil olmak üzere koro halinde AB düşleri kurarken bir yandan da 'Nice binyıllara Cumhuriyetim' nutukları atıyoruz. AB'de sınır yok, gümrük yok, bağımsız milli bir yargı hatta milli bir Anayasa bile yok. Avrupa ortak bir cumhuriyete gidiyor. Birliğin kuruluş amacı da zaten bu.

Türkiye'de kavram kargaşası devam ediyor, daha dün bazı liderler, 'Avrupa da kim, bizim yargımıza nasıl karışır?" diyenler. Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını beklemek gerektiğini savunur oldular.

ABD ve AB, sosyalist sistemin dağılmasından sonra ortaya çıkan devletleri yutmak için başlattığı kampanya kanlı bir şekilde sürmeye devam ediyor. Daha dün Balkanları kana bulayan emperyalistler şimdi de Kafkaslarda aynı oyunu oynamaya devam ediyor.

Elbette uzun gelecekte bağımsız hiçbir ülke kalmayacak ve dünya herkesin eşit ve kardeşçe yaşayacağı tek bir ülke olacaktır. Ülkeler bu birliğe eşit koşullarda ve gönüllü olarak katılacaklardır. Yoksa şimdiki gibi güdük, gelişme özürlü Türk burjuvazinin atıkları kampa amacıyla değil.

Biz idam cezasını yasalarımızdan çıkarmalıyız, Anayasa'daki tüm anti demokratik maddeleri temizlemeliyiz. Fakat bunları Avrupa istiyor diye değil, insan olmanın bir gereği olarak yapmalıyız. Fakat ne bunlar ne ithal demokrasi, istemekle olmaz. Herşey o toplumun istemleri ile bunları yaşama geçirmek için örgütlenmesiyle olur. Diğerleri ise tatlı birer düşten başka bir şey olamaz.

24 OCAK 2000

Hiç yorum yok: