21 Ocak 2008 Pazartesi

İKTİDAR

30 NİSAN 2001

Eğer bir ülkede;

1- Yönetenler, iktidarı eskisi gibi yönetemiyorsa,

2- Yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyorsa ve yoksullukları olağanüstü artmışsa,

3- Bunlara bağlı olarak yığınsal gösterilerde büyük bir patlama yaşanıyorsa,

O ülkede ağır bir krizin neden olduğu bunalım yaşanıyor demektir. Bu durumda o ülkede iktidar -ekonomik ve siyasi- sallantıda demektir.

Türkiye işte böylesi bir durumu yaşıyor. Ülkeyi, holdingler ve onların siyasi kadroları, basın ve devletin bileşenleri yönetiyor. Var olan bu iktidardaki yapı bugün ülkeyi yönetemez duruma düşmüştür.

Yönetilenler ise, böyle yönetilmek istemiyor. Kendilerini yönetenlere güvenmiyor. Krizin neden olduğu ekonomik faturayı artık karşılayabilecek durumda değiller ve bir şeyler yapabilmek için sokaklara dökülüyor, değişik eylem yapıyorlar.

Yönetilenler artık kendilerinin de nasıl olacağını tam olarak bilemediği yeni bir iktidar istiyorlar.

İçinde yaşadığımız bu kriz durumu şöyle bir seyir izleyebilir:

1- Yönetenler, sorunu çözeceğine halkı inandırmak için Kemal Derviş gibi birini kurtarıcı ilan ederler ve kitle eylemlerinde göreceli bir düşüş yaşanır. Fakat uygulanan ekonomik program yönetilenleri daha da yoksullaştıracağı için yavaşlama eğilimi gösteren kitle eylemlerinde olağanüstü bir patlama yaşanır.

2- Yönetenler iktidarlarını yitirmemek için kenetlenir ve gerektiğinde şiddet kullanır. Her türlü gösteri ve yürüyüşler, eylem ve iş bırakmalar yasaklanır ve yasağa uymayanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Böylece ağır fatura tamamen halk kesimlerine kesilerek bunalımdan çıkılabilir. Fakat bu yöntemin, halk hareketlerinin olağanüstü arttığı koşullarda başarı şansı yok denecek kadar azdır.

3- İktidara yeni bileşenler katılır. İktidarın içinde yer almayan bazı holding ve ekonomik yapılar var olan egemenlerle işbirliği yaparlar. Bu yeni ekonomik yapılar Türkiye'de "İslami Sermaye", "Anadolu Sermayesi" ve KOBİ'ler biçiminde mevcuttur. Bu yeni iktidar bileşeni halk için birkaç reform yaparak kitle eylemlerini en aza indirip ekonomide belirli bir rahatlamayı getirebilirler.

4- İktidardaki yapı egemenliğini paylaşmak istemez. Ekonomik krizi çözemez ve uyguladığı şiddetle de sonuç alamazsa ülkenin iktidarı el değiştirecek demektir. Yeni yapı sonuçta ABD ve AB ile uzlaşma yolu arayacak başaramazsa onlarla da çatışma içine girecektir.

5- Ülke içindeki bu ekonomik durum sosyalist bir yönetim için en uygun objektif durumdur. Fakat ülke içindeki sosyalist yapıların ideolojik ve örgütsel kimlikleri çok cılız olduğu için bu seçeneğin gerçekleşme şansı oldukça azdır. Fakat bu kriz durumunun takviminin uzaması sonucu bu süreç içindeki şimdiden kestirilemeyen yeni gelişmeler de yaşanabileceği göz önüne alınmalıdır.
6-
Sonuç olarak ülke büyük bir ekonomik kriz yaşamakta ve halk yığınları krizin faturasını ödemek durumundadırlar. Halkın artık fatura ödeyecek durumu da kalmamıştır. Yığınlar artık sessiz kalmak istememektedirler. Ülke egemenleri çıkış olarak Kemal Derviş'i ABD'den transfer etmiş ve kurtarıcı olarak halka sunmuştur. Derviş'in hazırladığı ekonomik program ve çıkmasını istediği yasalar, ülke bağımsızlığını yok sayarak krizin faturasını halka daha ağır bir şekilde yüklemek olduğu anlaşılmıştır.

Bu kriz aşılmalıdır ve aşılacaktır. Toplum bilimi çok hareketli ve çeşitlidir. Yukarıda öngörülmeyen daha değişik sonuçlarla da kriz aşılabilir. Ama ne olursa olsun iktidardaki yapı eski yöntemleriyle artık iktidarı sürdüremeyecektir.

30 NİSAN 2001

Hiç yorum yok: